Takvimler 4 Mayıs 2018'i gösterdiğinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'yi tüm Türkiye'ye aynen şu şekilde takdim etmişti: "Eski bir öğretmen, yeni bir politikacı. Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya." 

Birincisi; son derece yakışıksız bir takdim olmuş ve 'yeni bir politikacı' söylemi ile 'gel bakalım buraya' sözleri de büyük tartışmalara yol açmıştı. Daha naif bir dil kullanılabilirdi. İkincisi; Kılıçdaroğlu'nun 'yeni bir politikacı' dediği Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, o tarihte siyasi hayatının neredeyse 25 yılını da geride bırakmıştı.  

Hemen hatırlayalım. 2018 seçimlerinde CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce yüzde 30.6, Kılıçdaroğlu'nun liderliğini yaptığı CHP ise yüzde 22.6 oy almıştı. Yani İnce, partisi CHP'ye bile yüzde 8'lik bir fark atmıştı. 

Bu düz hesap şu demek. Seçmenlerin yüzde 30.6'sı Muharrem İnce'yi, yüzde 22.6'sı Cumhuriyet Halk Partisi'ni seviyor. Peki seçmenlerin yüzde kaçı Kılıçdaroğlu'nu seviyor? Soru işareti. Hal böyle olunca Kılıçdaroğlu'nun İnce'yi sevmemesi de çok normal. Bana göre şapkayı masaya koyup düşünmesi gerekiyordu. Peki düşündü mü? Ucu açık...

Gelelim Muharrem İnce'ye. Ne demişti; "24 Haziran'da Allah'ın izni, milletin isteğiyle Cumhurbaşkanı olacağım" demişti, oldu mu? Olamadı...

Gelelim bugüne...

"Ayrılsam bile CHP'yi kurtarmak için ayrılırım." Şimdi böyle söylüyor. Parti kuracağı iddia edilen CHP'li Muharrem İnce, 4 Eylül'den itibaren '1000 Günde Memleket Haraketi'ni başlatacağını duyurdu.   

Bu hareketin iki amacı var. Birincisi Muharrem İnce büyük hesaplar öncesinde, önce kendi kendini sınayacak parti kurmalı mı, kurmamalı mı bunun cevabını halkta arayacak. İkincisi de 2023 seçimlerine kadar Türkiye'nin siyaset gündeminde yer alacak veya yer almaya çalışacak. Başlangıç için Sivas Kongresi'nin yıldönümü, ikinci büyük açıklama için de Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümü seçmek bunun bir göstergesi. 
 
İşte bugün CHP'li İnce'nin '1000 Günde Memleket Haraketi' açıklamalarını dinlerken, aklıma benzer bir girişim geldi. Başını Şişli eski Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ün çektiği Türkiye Değişim Hareketi. Bu oluşum ilk kez 29 Eylül 2009'da başlatıldı, 22 Haziran 2010'da da sonlandırıldı. Herkes, Sarıgül'ün CHP'ye alternatif Türkiye Değişim Haraketi adı altında parti kurmasını beklerken, Sarıgül 26 Haziran'ı işaret etti. Ancak 22 Haziran'da, CHP'deki değişime şans vermek adına partiyi kurmaktan vazgeçtiğini açıkladı. Haliyle hareket de, nostalji oldu.   

Sonuç olarak tüm bunların yanında bana göre '1000 Günde Memleket Haraketi' demek, çok değil 1 yıl veya 1000 günün sonunda siyaseten Muharrem İnce'nin de emekliye ayrılması demek. Zaten mazeret hazır, çünkü bugünden açıklamasını yaptı. Hareketi ve partileşmeyi CHP'yi kurtarmak için durdurduk veya noktaladık diyebilir.  

Ancak maalesef Türkiye'de seçmen, böyle siyasi hareketlenmelere veya hareket adı altındaki oluşumlara prim vermiyor. Bu tür oluşum veya hareketlere gündemde kalmak veya günü kurtarmak gözüyle bakıyor. Bakın çok basit bir örnek 'Araba alacağım, ama önce bu arabayı 1000 gün kullanayım da, alıp almayacağıma ondan sonra karar vereyim' demek gibi birşey bu hareket. Peki böyle birşey mümkün mü? Elbette hayır. Ya alırsınız, ya almazsınız. 

İster merkez sağ olsun, ister merkez sol. İster liberal, ister demokrat. Eğer siyaseten sağlam bir çıkış yapacaksanız, önce ekibinizi, sonra da bütçenizi sağlam bir şekilde oluşturacaksınız. Türkiye'nin 81 ilinde il örgütlerinizi, yeteri kadar da ilçe örgütlenmelerinizi tamamlayacaksınız. Yürüyüşünüzde otoritenizden ödün vermeyecek, dik, istekli, azimli, kararlı ve umut vaat eden olacaksınız ki; Türk seçmeni de sandıkta sizi görsün. 

Bakın size çok net ve açık bir örnek.

"ADALET VE KALKINMA PARTİSİ 19 YAŞINA GİRDİ" 

CHP'li Muharrem İnce'nin '1000 Günde Memleket Haraketi' açıklamalarını dinledikten kısa bir süre sonra da İl Başkanları Toplantısı düzenleyen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları da son derece manidar oldu. Dedi ki; "Şimdiye kadar ne yaptıysak, neyi başardıysak CHP'nin takoz ve gerilim siyasetine rağmen başardık." 

Adına 'Adalet ve Kalkınma Hareketi' demedi. Direk 'Adalet ve Kalkınma Partisi' kısaca da 'AK Parti' dedi ve bugün 19 yaşına girdi. Kurulduğu ilk günden bugüne ne sancılar çekti, ne badireler atlattı, ne zorluklar, nice sınavlardan, seçimlerden geçti. Az önce yukarıda söylediğim gibi ne yürüyüşünden vazgeçti, ne otoritesinden ödün verdi. Dik, istekli, azimli, kararlı ve umut vaat eder bir şekilde koskoca 18 yılı, hem de tek başına iktidar olarak geride bıraktı.   

Bakın bu çok önemli bir bilgi. Seversiniz sevmezsiniz, ama 1998'de yok 'siyasi hayatı bitti' yok 'muhtar bile seçilemez' dedikleri Recep Tayyip Erdoğan, bugün 18-19 yıldır ülke yönetiyor. Değil ticaret yapmak, bakkal bile yönetmenin ne derece zorlu olduğu bir Dünya ortamında ülke yönetmenin ne demek olduğuna ise varın siz karar verin...