Bir Fransız atasözü der ki: "Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, gelir sana ahlak dersi verir."
Bir önceki yazımda, artık Ordu'da modaya uymaya karar verdim demiştim.
Bir çok kişiyle istişarelerde bulundum, fikir alışverişleri yaptım. Yapacaklarımı anlattım, paylaştım.
Ortak sonuç yapma bekle, ya da muhatap olma şeklinde oldu.
Güvendiklerim eğer bu kanaate varıyorsa vardır bir bildikleri beklerim, ama dedim ya; moda diye.
Şimdi adamın biri çıkmış, neymiş efendim bazı konular, kamuoyunda ciddi soru işaretlerine yol açıyormuş. Bazı kaynakların nasıl değerlendirildiği noktasında bir takım yerlerden açıklama bekleniyormuş. Nasıl da bel altından vurmaya kalkıyor! O bir takım yerler zaten seni adam yerine koymuyor da, yırtıcı kuş olsan ne yazar, ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın.
Bak koçum! Asıl kamuoyunda sen ciddi soru işaretlerine yol açarsın.
Çok sevdiğim bir Fransız atasözü der ki; "Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, gelir sana ahlak dersi verir."
Nasıl da doğru bir söz!
Baksanıza hırsız çıkmış ahlak dağıtıcılığı yapıyor!
Arsızlık sende!
Hırsızlık sende!
Her türlü hile desise, dolandırıcılık, hokkabazlık sende.
Çıkıp başkasının ismiyle, başka türlü kavramlarla kimseye ahlak dersi vermeye kalkma.
Bir kez daha o üst seviye ahlaksızlığınla eğer ki ahlak dersi vermeye kalkarsan, o ahlaksızlıklarının, hırsızlıklarının, arsızlıklarının belgelerini, kanıtlarını ortaya yere saçarım. Beni bilen bilir, ben ispatsız hareket etmem.
Sonra ne oturduğun koltuk kalır altında, ne itibarın, ne de olmayan o onurun ve haysiyetin. Kendin yanarsın o net; bari yanındakileri beraberindekileri de yakma. Zaten etrafında doğru dürüst güveneceğin kimsen dostun yok, anan-baban-kardeşin dahil. Bari olanları da kaybetme.
Şimdilik bu kadar...