Bazen kendi kendime sorup duruyorum. Bu memlekette kaç yıl gazetecilik yaptın, ne faydan oldu bu memlekete diye.
Çoğunlukla işine gelmeyen böyle der çünkü.
Ancak, işin iç yüzünü bilen neler yaptığımızı da çok iyi bilir.
Şimdi belki size komik gelebilir, ama inanın yıl 2002.
Ordu daha internetle tanışmamış, öyle bir altyapı falan yok.
Haliyle internet de yok.
Peki bugün internetsiz bir hayat düşünebiliyor musunuz?
Bence asla...
Bakın 2002 dendiğinde yakın bir süreymiş gibi geliyor; ama 23 yıl öncesinden bahsediyorum deyince işin şekli değişiyor. 23 sene önce bugünkü Ordu Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr.Mehmet Hilmi Güler, o yıllarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı'ydı.
Bugün adı Demirören olan eski Doğan Haber Ajansı'nda çalışıyorum. Haber yapıyoruz, anında merkeze geçemiyoruz. Görüntü çekiyoruz, fotoğraf çekiyoruz anında merkeze gönderemiyoruz. Ordu'da bugün bir yangın olsa, trafik kazası veya sosyal hayatın içinde haber değeri olan herhangi bir gelişme yaşansa, bunu Türkiye'ye ancak 1 ya da 2 gün sonra duyurabiliyorduk. Çünkü çektiğimiz görüntüyü, fotoğrafı ve haber metnini önce bir zarfa koyar, sonra o yıllarda bugünkü Organize Sanayi Kavşağı'nda bulunan polis kontrol noktasına gider, Rize'den veya Trabzon'dan gelen İstanbul otobüslerine teslim ederdik. Ertesi gün zaten İstanbul'a ulaşırdı.
Bıktık, yıldık, bezdik tabi haliyle.
Samsun'a kadar gelen internet alt yapısı, yani ADSL internet hizmeti, Ordu'daki Telekom İl Müdürlüğü'ne ait teknik altyapı manuel diye Ordu'ya kadar gelememişti. Teknik altyapı işin bahanesi, kimse internet nedir doğru dürüst bilmez. Ordu Türk Telekom da hizmet için yeterli abonelik alabilir miyiz telaşındaydı, yani aslen onu düşünürdü.
En sonunda konuyu bizzat ben, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dr.Mehmet Hilmi Güler Bey'e açmıştım. Ne kadar zaruri olduğunu anlattım ve dedim ki; "Sayın Bakanım, bu hizmetten sadece ben değil, bütün Ordu halkı faydalanacak."
Bakan Bey, telefonunu kaldırdı. Önce Samsun'u, sonra da Türk Telekom Ordu İl Müdürü'nü aradı ve talimatımı verdi: "Bu işi en kısa zamanda çözün"
Bana da döndü ve dedi ki; "Bana bir hafta en fazla on gün ver."
On güne kalmadı, altıncı günde Ordu Türk Telekom İl Müdürlüğü'nden çağrı aldık. Dediler ki; buyurun gelin aboneliğinizi başlatın. Ordu'nun ilk ADSL internet aboneliğini çalıştığım kurum adına ben ve o dönem İHA'nın muhabiri olan meslektaşımız Metin Akyürek almıştı. Zaten sonrasında da herkes...
Memlekete ne faydamız mı oldu?
Hiç bir şey yapmadıysak bile, bu memleket 23 sene önce ilk kez internetle, ADSL internet hizmetiyle aracılığımızla tanıştı.
Bakın, bugün internetsiz bir hayat, kaos hayat demek.
Ordu'nun doğalgaza kavuşması da aynı şekilde.
Yine dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bugünkü Ordu Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Mehmet Hilmi Güler sayesinde oldu. Israr, ısrar, ısrar ve sonunda bize dedi ki; "Çocuklar, bana şu günden itibaren şu kadar süre verin. Ordu'nun ilk doğalgazını birlikte yakalım" dedi.
Dediği gün ve dediği sürede doğalgazı, o imkansız gibi görünen doğalgazı dağları, tepeleri, yaylaları aşan alt yapısıyla birlikte Ordu'ya getirdi. İlk ateşi de, yine sözü üzerine birlikte yaktık. Her ne kadar doğalgaz yerine tüp gaz yaktı diyen bir güruh çıktıysa da; olay bizim gözümüzün önünde cereyan etti ve gerçekten doğalgaz yakılmıştı.
Ordu'nun doğalgaza kavuşmasında da küçücük de olsa katkımız, faydamız oldu yani.
İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin'in bakanlığı döneminde Ordu'ya bir polis okulu veya polis akademisi açılması için çok mücadele vermiştim, ama başaramadım, olmamıştı. Yani fayda sağlayamadığımızda oldu tabi. Olsaydı, çok iyi olurdu bence, en azından bu memleket adına. Karadeniz Sahil Yolu'nun Altınordu şehir içi geçişinin iki değil, üç şeritli olması için de çok mücadele vermiştim, ama o da olmadı. Bugün üç geliş-üç gidiş şerit olsaydı trafik için fena mı olurdu?
Bence çok iyi olurdu.
Şimdi buraya nereden geldik.
Altınordu Belediyesi'nin bu sene ikincisini düzenleyeceği 'Ordu Ahmet Özdemir Klarnet Festivali'nden geldik. Klarnet ustası merhum Ahmet Özdemir Amca'yı mekanı Cennet olsun. Tüm Türkiye'ye, hatta dünyaya tanıtan ilk gazeteciler o dönemin İHA muhabiri Metin Akyürek, ikincisi ise DHA muhabiri olarak bendim.
Hatta Ahmet Özdemir Amca'nın evini, atölyesinin nerede olduğunu Bayadı Köyü'nde yaşayan eski Kanal 52 televizyonundan meslektaşımız Salih Şahin'den öğrenmiştim.
Düştük yollara, çıktık Bayadı Köyü'ne.
Önce Salih'i, sonra da rahmetli tonton Ahmet Amca'yı bulduk. Anlattık meramımızı, ne niyetle geldiğimizi. Dedik biz sizin el emeği, göz nuru klarnetlerinizi, sizin bu üstün kabiliyetinizi tüm Türkiye'ye, tüm Dünya'ya tanıtmak istiyoruz. Haber yapmak, sizinle de söyleşi yapmak istiyoruz.
Sonunda kabul etti, beni de uyardı rahmetli "Konuşurken sözümü kesme" diye :)
Başladı anlatmaya. İlk ustası Kara Mustafa Efendi'den girdi, çakıyla yaptığı ilk klarnetinden, manda boynuzundan, dişi budak ve abanoz ağaçlarından bahsetti. O kadar güzel bir konu hakimiyeti vardı ki; saatlerce anlatsa, saatlerce pür dikkat dinlerdiniz.
Hatta ben abanoz diye bir ağaç türü olduğunu da ilk kez rahmetli Ahmet Amca'dan öğrenmiştim.
Haber yaptık. O dönem Kanal D Ana Haber'de yayınlandı, Show Ana Haber'de yayınlandı, Star Ana Haber'de yayınlandı, ATV Ana Haber'de yayınlandı, bütün kanallar yayınladı. Hürriyet'te birinci sayfada, Posta'da birinci sayfada, Milliyet'te birinci sayfada, eski Gözcü'de birinci sayfada, eski Radikal'de birinci sayfalarda çıktı haber. Hürriyet'in ABD baskısı vardı, onda dahi yayınlandı.
Bütün Türkiye, bütün Dünya tanıdı Ahmet Özdemir Amca'yı.
Mermer taşından çok özel bir klarnet yapmıştı ömrünün kalan son yıllarında. Onu da haber yapmıştım. Hatta Hürriyet'in yazı işleri bana "Yok artık" demişti :)
Görüntülü haberi gönderince de ikna olmuşlardı.
İngiliz bir sanatçı için yaptığı klarnet, Amerikalı ünlü rock grubunun kurucusu Jon Bon Jovi'ye kadar ulaştı. Türkiye'de 'klarnet' dendiğinde akla ilk gelen ünlü isimlerden Hüsnü Şenlendirici'ye ulaştı. Abanoz ağacından yaptığı klarnet, dünyaca ünlü efsanevi yönetmen ve oyuncu Woody Allen'a kadar ulaştı. Bunda Ordulu girişimcilerden Enis Ayar, Ordu Ticaret ve Sanayi Odası ile İKSV'nin de katkısı çok büyüktü tabi. Sadece gelişmedeki haber benim, fotoğraf benim, görüntü benim ama gelgelelim Hürriyet Gazetesi'ndeki haberin imzası bir başka isme aitti.
O dönemlerde bazen sizin olan bir haber, bir iki cümle oynamayla anında bir başkasına ait imzayla yayınlanabiliyordu. Mesleki yarış işte :)
Bakın, bu sene Ordu Ahmet Özdemir Klarnet Festivali'nin ikincisi yapılacak. Bu da Altınordu Belediyesi'nin girişimleriyle tabi. Klarnetin usta ismi Hüsnü Şenlendirici, yine eşsiz performansıyla 20 Temmuz'da Ordulularla bir araya gelecek. Rahmetli Ahmet Özdemir amcanın torunları Erman, Eren ve Ege Özdemir büyük ustayı anlatacaklar.
Daha neler var neler...
Daha dün kimse ismini dahi bilmiyordu.
Bugün yaptığı eşsiz el yapımı klarnetleriyle, adına düzenlenen festivallerle anılıyor Ahmet Özdemir Amca.
Bir kez daha rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz.