Çocukluk yılları baba mesleğinden dolayı Silahlı Kuvvetler'in içinde, hem de askerlik görevini tam 18 ay boyunca, hiçbir disiplin ceza veya kusuru olmadan tamamlamış birisi olarak net bir şekilde söyleyebilirim ki; Türk Silahlı Kuvvetleri disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha göstermez.
Olması gereken de budur.
Ordu Akkuşlu Kara Harp Okulu birincisi kadın teğmen ve arkadaşları, alınan kararla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edildi.
Peki genç teğmenlerin yaptığı bu eylem, gerçekten disiplinsizlik miydi?
Üzerlerinde ister askeri üniforma olsun, ister olmasın. O askeri kimliği taşıdıkları sürece evet; hiç tartışmasız disiplinsizlik sayılır.
Hadi onlar gençtir, belki kendilerine yeni bir düzen, yeni bir hayat kurabilmeleri mümkündür. Ancak olan; sıralı 3 komutanlarına da oldu. Yani kurunun yanında yaş da yanar misali, o komutanlar da mesleklerinden ihraç edildi.
Askeriyede sadece kılıç çatma değil, silah çatma geleneği de var. Askerlik yapan herkes eğitim alanlarında silah çatmıştır. Çünkü o da öğretilenler arasında yer alıyor. Nihayetinde askeri okul mezuniyetinde de kılıç çatmak belki bir gelenek sayılabilir. Tıpkı diğer üniversitelerden mezun olan öğrencilerin, mezuniyet töreni sonrasında keplerini havaya fırlatmaları gibi. Tıpkı, Diyanet İşleri Başkanı Ordulu Prof.Dr.Ali Erbaş'ın 'Osmanlı Geleneği' gerekçesiyle Ayasofya Camii'nin açılışında minbere kılıçla çıkması gibi.
Burada bana göre tek sorun; atılan slogan.
Evet; belki "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" demeleri görünüşte herhangi bir suç teşkil etmeyebilir. Nihayetinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bugün üzerinde yaşadığımız coğrafyanın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, yani ülkemizin kurucusudur.
Ancak bu sloganı bazı siyasi parti ve partililerin özellikle miting alanlarında, siyasi toplantılarda, siyasi protesto ve eylemlerde sıklıkla kullanıp 'siyasallaştırılmış bir slogan' haline getirmeleri; bence bugün bu sonucu doğurmuştur.
Yani sorumsuzluğun en büyüğü aslında, Atatürk'ün adını siyasete karıştıranlarda.
Sonuç olarak ihraç kararları doğru mudur?
Bizzat yaşamış ve görmüş birisi olarak diyebilirim ki, bu karar sadece bugüne mahsus değil. Yapılan davranış, 40 yıl önce de yapılmış olsaydı yine aynı etkiyi gösterirdi, bugün de aynı etkiyi gösterdi.
Bana göre belki kılıç çatmaları değil, ama özellikle belli bir siyasi kesim tarafından bugün siyasallaştırılmış bir sloganın seçilerek kullanılması, evet disiplinsizliktir ve karar bana göre doğrudur.
"FERDİ TAYFUR İLE İLGİLİ SÖZLER SARFETMİŞTİ"
Başka bir disiplinsizlik olayı daha mesela. Bu da aslında kurumsal disiplinsizlik.
Tele1 Televizyonu'nda görev yapan Musa Özuğurlu adındaki sunucu, Türkiye'de bir döneme damgasını vurmuş şarkıcı, besteci, söz yazarı, sinema yönetmeni ve oyuncularından biri olarak hafızalara kazınan merhum Ferdi Tayfur ile ilgili bir takım ifadeler kullanmıştı.
Ne demişti? "Sanatsal açıdan baktığımız zaman berbattı. Arabesk yapıyordu, bildiğiniz arabesk, ağlak bir arabesk yapan birisinden bahsediyoruz. Müzikal açıdan baktığımız zaman berbattı yani." demişti.
Bana göre cahilce, son derece sorumsuz ve seviyesizce bir açıklama. Öyle her önüne geleni de ekrana çıkarırsanız böyle olur diyeceğim, ama sonradan tepkiler yükselince özür de dilemişti kendisi.
Şimdi bu açıklamalar da bana göre disiplinsizliktir, seviyesizliktir.
Hoş, buna "Sanat eleştirisi de yasak" diyen zihniyetler de oldu.
İyi de; bu bir sanat eleştirisi değildi ki? Eleştirmedi çünkü. Direkt Ferdi Tayfur'u küçük düşürmek, küçümsemek maksadıyla son derece çirkin, irite edici cümleler kullandı. Belki de biraz popüler olmak amacıyla söyledi, ama toplumun bir kesimini karşına alarak toplumun kalan diğer kesiminin gözünde popüler olamazsınız.
Çünkü toplumun önemli bir kesimine hitap etmiş, müzikleri dinlenmiş, filmleri izlenmiş bir sanatçı veya müzik insanı ki; Gülhane konserindeki rekoru da hala konuşuluyor. Sevmeyebilirsiniz; ama saygı göstermek zorundasınız.
RTÜK de zaten affetmedi bu disiplinsizliği ve üst sınırdan idari ceza verdi.