Ne kadar büyük mesele oldu! İYİ Parti eski Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi, iki isim baş başa bir görüşme gerçekleştirdi, medyanın bir anda gündemi değişti.

Ne ekonomik sorunlar, ne enflasyon, ne emekli maaşları, ne zamlar, ne faizler, ne akaryakıt, ne altın-döviz fiyatları, ne kredi kartı batakları hiçbiri, ama hiçbiri konuşulmuyor artık. 

Konuşulan tek şey siyasetteki 'normalleşme'
Konuşulan tek şey siyasettekti 'yumuşama'
Konuşulan tek şey siyasetteki 'oyunlar'

2002 yılından bugüne kadar, 22 yıldır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yöneten bir ismin siyasi manevralarını, yöntemlerini tanıyamayan, tahminlerde, öngörülerde bulunamayan biri bugün bu ülkede ben gazeteciyim demesin. 

Hatırlayın...

Bundan yaklaşık 10 yıl önce Mayıs ayına gidelim.  

Danıştay'ın kuruluş yıldönümü. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan ise bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Prof.Dr.Metin Feyzioğlu da, dönemin Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve aynı zamanda muhalif CHP'li bir isimdi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu'nu bir saatlik konuşması nedeniyle eleştirmiş, siyasi konuşma yaptığını ileri sürmüş ve "Böyle edepsizlik olmaz" da diyerek "Van ile ilgili anlattıkların baştan aşağı yalan" diye çıkışmış, ardından tören salonunu terk etmişti.

Bu tartışma yaşandı. 

Günlerce, haftalarca, aylarca konuşuldu.

Ben dedim ki; göreceksiniz bence Metin Feyzioğlu ilerleyen günlerde üst düzey bir kamu görevine getirilecek.  

Cumhurbaşkanı Erdoğan, oldukça sert tartışmaya girdiği Feyzioğlu'nu, Ali Murat Başçeri'den boşalan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Lefkoşa Büyükeliği görevine atadı. Feyzioğlu da, takvimler 28 Kasım 2022'yi gösterdiğinde 'Güven Mektubu'nu kendisine sundu ve Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi olarak sessiz sedasız görevine başladı. 

Tek örnek bu mu?

Bugünkü TBMM Başkanı Prof.Dr.Numan Kurtulmuş, 1 Kasım 2010 tarihinde HAS Parti'yi (Halkın Sesi Partisi) kurdu. Ben de o dönemlerde Doğan Haber Ajansı'nda çalışıyordum. Sayın Kurtulmuş'un mitinglerini ve Ordu ziyaretlerini yakın takip ettim. Bir gazeteci olarak çoğu konuşmalarında kullandığı eleştiri ötesi ifadelerini inanın yazmaktan dahi çekinmiştim. O denli yani, çünkü yazsaydım her an kendimi bir hukuk veya ceza hakimi karşısında bulabilirdim.  

Dedim ki; Numan Bey de göreceksiniz ileride üst düzey bir kamu görevine atanacak. 

Takvimler 12 Temmuz 2012'yi gösterdiğinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kurtulmuş'a AK Parti ile HAS Parti'nin birleşmesini teklif etti ve bugün geldiğimiz noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iki numaralı ismi oldu. 

Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı.

Mesela Süleyman Soylu.

2007-2009 yılları arasında İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu, Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı'ydı. Soylu'yu; Sinop'tan Rize'ye kadar gittiği her ilde Doğan Haber Ajansı adına takip eden gazetecilerden biriydim. O kadar ağır konuşuyordu ki, o kadar eleştiri ötesi ifadeler kullanıyordu ki, ağır ifadelerinin önemli bir kısmını ajansa yazılı olarak geçmiyor, ancak görüntülerini servis ediyordum.  

Hatta Sayın Soylu, ertesi gün Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde ifadelerinin bir kısmının yer almamasına bile sitem ediyordu. 

Yine meslektaşlarıma söylemiştim. Göreceksiniz Soylu, kısa bir süre içerisinde çok önemli üst düzey kamu görevlerine getirilecek.

Takvimler 5 Ekim 2012'yi gösterdiğinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Eylül 2012'de partisinin genişletilmiş grup toplantısındaki törende resmi olarak Demokrat Parti eski Genel Başkanı Süleyman Soylu'yu Adalet ve Kalkınma Partisi'ne davet etti ve bu tarihte bu katılım sağlandı. Bugün Soylu, önce AK Parti Trabzon milletvekili oldu, sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, 2016'da da İçişleri Bakanı oldu. 

Bunun gibi daha çokça örnekler gösterilebilir. 

Bütün bunları niye sıraladık?

En baştaki gibi İYİ Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener'in Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabül edilmesi ve iki ismin başbaşa yaptığı görüşmelerden dolayı buralara geldik. 

Zaten meşhur 6'lı Masa'daki tavırlarından ötürü Sayın Akşener'in AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dirsek teması olabileceği yönünde şüphelerim vardı. Hani Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Cemal Enginyurt ziyarete ilişkin konuştu ya; "Hiç şaşırmadım" diye. 

Vallahi ben de şaşırmadım.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu tarz siyasi manevralarını ben takdir ediyorum. Türkiye gibi bir ülkede 22 yıl boyunca iktidarda kalmak, bunca olan bitene ve sorunlara rağmen ülkeyi yönetmek inanın her babayiğidin harcı değil.

Yarın birgün bir bakmışız Meral Akşener de, ya Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmuş, ya kabinede bakan olmuş, ya Başdanışman olmuş, ya da Feyzioğlu gibi Büyükelçi olmuş. Hiç şaşırmam. 

Dediğim gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu tür siyasi yöntem ve manevralarını takdir ediyorum. 

22 yıllık bu dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi hayatı, kabiliyeti, taktikleri, manevları film de olur, kitap da olur, dizi de olur, üniversitelere ders de olur, tez konusu da olur. Son yarım asırda Türk siyasi tarihine bu kadar derin bir iz bırakan isim oldu yani anlayacağınız.

Onun için yaşanan siyasi değişimler, siyasi krizler ve siyasi isimlerin 'normalleşme' veya 'yumuşama' adı altında her an yan yana gelebileceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Çünkü önümüzde bir Anayasa Değişikliği konusu var. Bu konunun hatrına da Türk siyasetinde daha çok sürpriz girişimler görebiliriz...