Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nde kadınlara yönelik şiddeti şöyle tanımlanır;

"ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlamaya veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma".

Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'ne göre de kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet; "bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen" şiddet şeklinde tanımlanır.

Şiddetin; fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, yoksunluk ve ihmal içerecek biçimde farklı türlere sahip bir boyutu varken, bireyin kendine dönük, kişiler-arası ve kolektif düzeylerde deşifre edilebilecek sosyal etkileşim bağlamları içerisinde yapılaşmış bir boyutu da bulunmaktadır.

Şiddet herkese yönelik bir eylemdir tabi ki ancak özellikle kadınları ve kız çocuklarını daha çok etkiler.

Kadınlara yönelik şiddetin sebeplerine gelince; cinsel, ekonomik, psikolojik ve sosyal şiddet şeklinde karşımıza çıkar.

Kadının iradesi dışında onu çalışmaya zorlama ya da çalışmaktan alıkoyma gibi çeşitli eylem biçimleri ile ekonomik şiddet karşımıza çıkarken, kadının parasını denetleme-kontrol etme, kredi kartına el koyma ve mülkiyet hakkının kadının değil sadece kendi üzerine yapma şeklinde görüyoruz.

Psikolojik olarak ise kıskançlık kisvesi altında sizi her daim kontrol altında tutmaya çalışırlar, sizi yalnızlaştırmaya sizi ailenizden, arkadaşlarınızdan ve sosyal çevrenizden uzaklaştırmaya çalışırlar. Boyunuz, kilonuz, saçınız, kısacası dış görünüşünüzle dalga geçerek kendinize olan güveninizi ve saygınızı yitirmenize neden olurlar. Sevdiğiniz ve değer verdiğiniz herhangi bir şeyle sizi tehdit ederler. Kendi davranışlarının ve yaşanan her şeyin sorumlusu olarak sizi gösterir ve kendinizi suçlu hissetmenize neden olmaya çalışırlar. Kendindeki eksiklikleri görmek yerine sizi başkalarıyla kıyaslarlar. Kendi düşüncelerini size dayatmaya çalışırlar. Bir ortamda veya yaşama alanınızda sizi yok sayarlar, aşağılarlar. Psikolojik şiddet ve fiziksel şiddet maalesef kolayca tespit edilemediğinden farkına varılması güç bir olgu olurken derin hasarlara da yol açabiliyor.

Fiziksel şiddet ise bireyde ciddi yaralanmalara ve hayati fonksiyonları tehdit edici olumsuz sonuçlara gebe kalmak şeklinde karşımıza çıkar. En çok görülen şiddet türü fiziksel şiddet olurken aslında arka fonunda da psikolojik nedenlerin yattığını görebiliyoruz. Yumruklama, tokat atma, vurma, tekmeleme, saç çekme, yakma, boğazını sıkma ve ölümle sonuçlanabilen şekillerde karşımıza çıkmaktadır.

Cinsel şiddet ise cinsel zor kullanma biçimleri ile karşımıza çıkmaktadır. İstenmeyen cinsel davranışları yapmaya zorlama, istemediğiniz halde cinsel ilişkiye zorlama, cinsel yöneliminize bağlı davranışlarınızı değersizleştirme, taciz etme, cinsel ilişki sırasında güç kullanma ve istemediği cinsel pozisyonlara zorlama şeklinde görülüyor.

Kadına yönelik şiddetin sonlandırılamamasındaki ve gün geçtikçe şiddetlenerek artmasındaki en temel sebep, şiddet gören kadınların buna tanık olması ancak sessiz kayıtsız kalmasıdır. Biz kadınlar bir şiddeti görüyor, duyuyor ya da yaşıyorsak bu olaydan sorumluyuz demektir.

Kadına şiddet sadece kadını ya da aynı aile fertlerini ilgilendirmez. Aileyi, toplumu, bugünümüzü ve yarınlarımızı etkiler. Bu kanayan ve utanç duyduğumuz toplumsal yaraya yönelik kanunlar yapılsa da onu uygulayanların da zihniyeti değişmedikten sonra bir arpa boyu yol alamayız.

Bizlerde bu süreçte bilinçli çocuklar yetiştirmeye özen gösterirken, öncelikle kendimizi yetiştirmeliyiz ve bu kapsamdaki yapılan bütün eğitimlere, sosyal sorumluluk projelerine özen göstererek katılmalıyız ve en önemlisi de sessiz kalmamalıyız.