ANKARA -  4 eski bakan hakkında hazırlanan fezlekeler kapsamında 'Yolsuzluk Soruşturması Komisyonu' kurulması istemiyle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda, kendini savunan bir diğer eski bakan ise İçişleri Bakanı Muammer Güler'di. Güler konuşmasının başında yaşananları önceden kurgulanan bir senaryodan ibaret olduğunu iddia etti. 

"ÖNCEDEN KURGULANAN BİR SENARYO"

İçişleri Muammer Güler şunları söyledi: Bu soruşturma, başlangıcından operasyon aşamasına gelinceye kadar, hatta operasyon sırasında birçok hukuksuzluk, yetki aşımı, ilgili kanun hükümlerine açıkça aykırılık ve özellikle de usul hükümleriyle bağdaşmayan yanlışlıkları içermektedir. Hukuki olmaktan ziyade siyasi düşüncelerin ve kişisel kanaatlerin etken olduğu, maddi delillerden çok önyargılı yorumlara dayalı ve itibarsızlaştırmaya yönelik bir soruşturmadır. Esasen bu soruşturma, adli nitelik taşımaktan öte önceden kurgulanan bir senaryonun sahneye konulmasından ibarettir ve amacı da şahsım ve Hükûmetimiz hakkında olumsuz bir algı yaratmaktır. Değerli arkadaşlarım, operasyondan önce bütün gizlilik kuralları çiğnenerek bizzat görevliler tarafından bazı basın ve televizyon kuruluşlarına önceden servisler yapılmış, görüntü ve iletişim kayıtlarında yer alan bazı kelimeler ve cümleler dijital ortamda kesilerek başka yerlere eklenmiş, hukukiliğine ve olayla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın tüm dosya bilgileri sızdırılarak evrensel nitelikteki masumiyet karinesi yok sayılmıştır." 

"PSİKOLOJİK BİR HAREKAT"

"Değerli arkadaşlarım, aslında bu operasyon gizli değil, yetkili ve görevli makamlardan gizlenmiş bir psikolojik harekat, itibarsızlaştırma ve hedefi belli bir algı operasyonudur. Oysa Ceza Kanunu'nun 153'üncü maddesine göre gizlilik ve kısıtlılık kararı bulunan ve müdafilerin dahi inceleme yetkileri olmayan dosya ayrıntılarının kasıtlı şekilde saptırılması suretiyle kamuoyuna yansıtılmış olması, soruşturmanın önceden hedeflenmiş amaçlar için kullanıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmanın belli bir süre beklenerek yapılmış olması da manidardır. Şunu özellikle dikkatinize sunmak istiyorum: Konusu, tarafları, mahiyetleri ve suç tarihleri birbirinden tamamen farklı olan ve aralarında fiilî ve hukuki irtibat bulunmayan başka soruşturmalarla birleştirilerek aynı tarihte müşterek bir operasyon icra ediliyor, bu suretle de kamuoyu algısı oluşturuluyor. Haberleşme özgürlüğü, soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi yok sayılmış, basına bilgi sızdırılarak yargı görevlilerinin de etkilenmesi amaçlanmıştır. Kanuna açıkça aykırı bir biçimde aylarca yürütülen ve bakanların -altını çizerek söylüyorum- şüpheli olarak addedildikleri, bakın, bakanların şüpheli olarak addedildikleri bu soruşturmadan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının bilgisi yoktur. Bakın, gizli olduğu için yayımlanmayan Emniyet Genel Müdürlüğü Operasyon Yönetmeliği'ne de burada uyulmamıştır. Uyulmamıştır değerli arkadaşlarım." 

"ADİL YARGIYAMA HAKKI İHLAL EDİLDİ"

"Şimdi, değerli arkadaşlarım, vazgeçilmez nitelikteki savunma hakkı ve daha geniş anlamda da adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir. Daha ilgincini söylüyorum size değerli arkadaşlarım, bu her milletvekili arkadaşım için söz konusu olabilir: Oğlumun ve diğer şüphelilerin ifadesi dahi alınmadan Mali Şube Müdürü, görevden ayrılanlar, 18 Aralık tarihinde yani soruşturmadan, gözaltından bir gün sonra tam 309 sayfalık 'fezleke' niteliğindeki bir dosya hazırlanıyor, yeni gelen görevlilere imzalatılmak isteniyor, imzalamadıkları zaman da götürülüp 18 tarihi itibarıyla savcılığa teslim ediliyor. Bu raporda -ki bu rapor fezlekeye esas teşkil eden rapordur- hukuka aykırı ve derhal imhası gereken delillere yer veren ve -gene altını çiziyorum- suçüstü yapma olanağı varken yapmayan adli kolluğun, sadece maddi olgu ve durum tespitiyle yetinmek yerine, bu raporda bakan olarak şahsıma ve Hükümetimize kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturacak tanımlarda bulundukları görülüyor." 

"NİÇİN SUÇÜSTÜ YAPILMADI?"

"Değerli arkadaşlarım, bu görevliler kendilerini cumhuriyet savcısı, hakim ve hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonu yerine koyarak, dosyada yer alan içeriği kuşkulu, somut olay ve olgularla örtüşmeyen beyan ve bulguları kendilerine göre yorumlayarak kesin bir biçimde suç nitelemesi yapmışlardır. Bu nitelemeyi ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonu yapabilir ve yüce Genel Kurulun kararıyla bu kesinleşir. Evet, bu da ön yargıyla yapıldığının açık bir örneğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi soruşturma komisyonunun yetkisi kapsamındaki bu işlemlerin adli kollukça yapılmış olması açık bir yolsuzluktur. Şimdi size bu notlarımdan da özet olarak sunmak istiyorum: Bu soruşturmanın hukukiliği konusunda, bakınız, Adli Kolluk Yönetmeliği'nin 5'inci ve 6'ncı maddesi. 5'inci maddesi diyor ki: 'Adli kolluğun öncelikli görevi suçun işlenmesini önlemektir.' Niçin suçüstü yapılmamıştır? 6'ncı maddesi, delillerin hukuka uygun olarak toplanmasını öngörmektedir; bu da yapılmamıştır." 

"BİR BAKANIN VE BAŞSAVCININ TELEFONUNU KİM HANGİ YETKİYLE DİNLEYEBİLİR?"

"Değerli arkadaşlarım, 17 Aralık'ta oğlumla yaptığım iddia edilen telefon görüşmesi, bakın, müfettişlerin tespitinde de ortaya. Cumhuriyet savcısının bize verdiği resmi yazı var değerli arkadaşlarım, cumhuriyet savcısının bize verdiği resmi yazı var dinlenen telefonlarla ilgili. Maalesef benim konuşma yaptığım telefon ile o sırada avukatın, arama sırasında bulunan avukatın telefonları bu konuşmada yok değerli arkadaşlarım, bu çok hazin bir şeydir. Bırakın onu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'yla kendi cep telefonumdan ve Sayın Çolakkadı'nın cep telefonundan yaptığım konuşma dahi basına sızdırılmıştır. Bir bakanın ve bir cumhuriyet başsavcısının telefonunu kim hangi yetkiyle dinleyebilir ve hangi yetkiyle bunu basına sızdırabilir? Bu hazin bir olaydır. 'Ben hukuken elde edilmiş olup olmadığına bakmaksızın bunun içeriğine bakarım, bana ne' demek, hukuku katletmektir, kanunsuz ve gayrimeşru dinlemelere meşruiyet kazandırmaktır. Bakın, değerli arkadaşlarım, bir önemli husus daha: Bu soruşturmada bir bakan şüpheli olarak addedilmiş ve hakkında sekiz buçuk ay soruşturma yapılmıştır. Bir bakan şüpheli olarak addedilemez, bir bakan hakkında cumhuriyet savcısı soruşturma yapmaya yetkili değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı da bunu öngörür, Anayasa'nın 83'üncü maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün maddeleri bunu açıkça öngörmektedir."  

"VEREMEYECEĞİM HİÇBİR HESAP YOK, İSPATLARSAN VEKİLLİKTEN İSTİFA EDECEĞİM"

"Şimdi, değerli kardeşlerim, soruşturma iddia konusu işlerin, rüşvet suçunun, nüfuz suistimali suçunun, suçluyu kayırma, soruşturma gizliliği ihlal suçlarının kanuni unsurları yoktur. Biraz sonraki konuşmamda bunları tek tek sizlere kanuni tedbirlerle açıklayacağım. Şimdi, değerli arkadaşlarım, evet, buradan açıkça ifade ediyorum: Benim veremeyeceğim hiçbir hesap yoktur, komisyon kurulacak. Benim veremeyeceğim hesap yoktur. Bunu ispatlarsan ben de milletvekilliğinden istifa edeceğim. Lütfen, ispat et!"  
Editör: TE Bilisim