İSTANBUL - Büyük Birlik Partisi'nin düzenlediği 'Çözüm Süreci mi bölünme süreci mi' konulu panelde konuşan Bağımsız Ordu Milletvekili ve İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin, Çözüm Süreci'ne ilişkin çok konuşulacak değerlendirmelerde bulundu. İşte eski Bakan Şahin'in o çok tartışılacak açıklamalarından satır araladı...

"KİŞİYE GÖRE YASA HUKUK TERÖRÜNÜ OLUŞTURUR"

Bağımsız Ordu Milletvekili ve İçişleri eski Bakanı İdris Naim Şahin Türkiye'deki hukuk sistemini eleştirdi, "Bir yasayı 2012'de çıkardıktan sonra 2013'te başka bir şekle, 2014'te başka bir şekle dönüştürürseniz, kişiye göre, olaya göre yasa yapma geleneğini bir devlette başlatırsanız, o devlette malesef hukuk yaparken, hukuk kurarken, hukuk değiştirirken hukuk terörünü oluşturmuş olursunuz. Belki de, bilinçli olmadan ve hukuku değiştirmek yetmeyip bazen mahkeme değiştirirseniz, mahkeme değiştirmekle yetmeyip bazen hakimi değiştirirseniz, o ülkede malesef hukuk alanında da terör yapmış olursunuz" dedi.

Bölücü terör konusunda da konuşan eski Bakan İdris Naim Şahin, bölücü terör unsurlarının önceliğini ve güncelliğini koruduğunu belirterek, "Bölücü terör hadisesi ve diğer teröre dönüşecek alanlardaki uygulamalar ve dönüşmüş uygulamalar malesef günümüzde doğrudan, ya da dolaylı bir şekilde Hükümet eliyle hayatiyet bulmaktadır" ifadelerini kullandı.

"KCK ANA SÖZLEŞMESİNİ ANLATTI"

Bölücü terör örgütüyle ilgili de konuşan eski Bakan Şahin, "PKK-KCK terör örgütüdür. PKK'sı Türkiye ayağıdır, KCK'sı çatısıdır. Bu çatının altında PYD'si vardır, PJAK'ı vardır İran ayağı ve Kuzey Irak'ta da yerel bir yönetime dönüşmüş, özerk bir devlet konumuna dönüşmüş KDP'si, KYP'si vardır. Bütün bunların hepsinin çatısı KCK'dır ama KCK'nın birinci öncelik alanı Türkiye'dir ve KCK'nın en etkin yaygın ayağı da PKK ayağıdır. KCK'yı anlamak için ve KCK'nın terör örgütü olarak ne yapmak istediğini anlamak için KCK Ana Sözleşmesi olarak düzenlenmiş ve halen de kendileri açısından yürürlükte olan metni okumak, o metindeki anlayışı yakalamak gerekir" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

"ANA SÖZLEŞMELERİNDE DEVLET DÜŞMANLIĞI VAR" 

"KCK Ana Sözleşmesi'nde büyük bir devlet düşmanlığı vardır. Ve o kadar ki, KCK'ya göre kurulacak olan kendi yönetimlerinin adı devlet olmayan, ifade aynen öyle devlet olmayan halklar topluluğudur. İnsanoğlunun benim anlayışıma göre, inancıma göre, tecrübelerimden sonra edindiğim, oluşturduğum inancıma göre tarihi boyunca keşfettiği en büyük buluş devlettir. Elektrik bir buluştur ama o kadar önemli değildir. Uçağın alternatifi vardır, ışığın alternatifi vardır, ekmeğin, etin, sütün vardır. Hayatı konforlu kılmanın şekli vardır ama hayatı güvenli kılmanın bir tane şekli vardır o da devlete sahip olmaktan geçer. İnsanoğlunun en büyük keşfi devlettir. KCK ne der? Ana Sözleşmesi'nde devlet olmayan halklar topluluğunun yönetimidir. Artık kim kimi yönetecek, nasıl yönetecek onu onlar anlatırlar ve KCK Ana Sözleşmesi'ne göre, KCK'nın bu halklar topluluğu yönetiminin üst ve alt yönetimleri vardır, şehir, mahalle yönetimlerine kadar uzanan hiyerarşik yönetimleri vardır ama ana sözleşmeye göre herhangi bir ülkede, o ülkenin hukukuna göre ki burada en yakın ülke ve gerçek olan Türkiye'dir. KCK'ya destek veren, KCK marifetiyle teşkilatlanmış olan partiler üzerinden veya dışından o devletin herhangi bir makamına, herhangi bir birimine seçilmiş olan yönetimler de, o yönetimlerdeki bütün kişilerde seçilmiş olsun hepsi KCK'nın doğrudan görevli bağlantılı unsurlarıdır. Bu KCK Ana Sözleşmesi'nde yazıldığı gibi legal siyaset yapan ve legal siyaset üzerinden Türkiye'deki legal kurumlarda bulunan kişiler tarafından da açıkça itiraf edilmiştir. 2011 yılında, bir o günkü BDP milletvekili bayan, Apo'nun yani KCK Ana Sözleşmesi'ne göre de Apo önderdir, en üsttedir. Sadece bir siyasi önder değildir. Aynı zamanda onların dinsizlik, inançsızlık anlayışının da önderidir. Apo'nun, yani önderin BDP ile KCK ile, HPG ile olan ilişkisini ifade etmek, bir sırrın ifşasından başka bir şey değildir. Apo ne kadar BDP'nin içindeyse BDP'de o kadar PKK'nın, KCK'nın içindedir, muhtevasındadır. Ben alıntı yaptım. Aysel Tuğluk" 

"OLMAZSA OLMAZLARI, KIRMIZI ÇİZGİLERİ VAR"

"Bu örgütün olmazsa olmazları, kırmızı çizgileri vardır. Birincisi önderlik makamı dediği ve önder dediği Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mevzuatına göre seri katil, büyük katil, gelmiş geçmiş en büyük katil Abdullah Öcalan'ın kutsanmasıdır olmazsa olması. Yani O'nu insanüstü bir varlık olarak kabul etmektir ve O'nu serbest bırakıncaya kadar, serbest hale getirinceye kadar da mücadele etmektir. Olmazsa olmazlardan birincisi budur, kırmızı çizgi. İkincisi, Kürt kimliğinin tanınmasıdır. Türk Milleti'ni parçalama amaçlı bir yaklaşımla Kürt kimliğinin tanınmasıdır. Tabi sadece Kürt kavramı, Kürt kimliğini tanımak değildir burada amaç. Kürt kimliğini tanıtarak devamında etnik yapıya dayalı bir devlet kurma amacıdır ve devam eder zaten. Demokratik özerkliktir üçüncü kırmızı çizgi. Kim ne anlarsa anlasın. Görünüşte kötü birşey değil ama özgürlüğün içerisinde özgürlük, demokrasinin içerisinde demokrasi olursa işte o zaman başka birşey oluyor o zaman. Onun adı da, birileri ne söylerse söylesin bölücülük oluyor. İşte Çözüm mü, bölünme mi oluyor. Ve demokratik özerklikten sonra olmazsa olmazı, bir başka kırmızı çizgi self determinizm. Yani kendi kendini yönetme. Yani Türkçe bağımsızlıktır. Bağımsız bir coğrafyada, bağımsız bir devlet yapısını oluşturmaktır. Bu A ile, K ile, D E ile ve S ile kodlandırılacak bir kırmızı çizgi blokudur. Ne değişirse değişsin, kim ne görüşürse görüşsün, kim ne anlatırsa anlatsın bölücü terör örgütünün PKK-KCK'nın kırmızı çizgileri değişmez. Bir şekilde laf arasında söylenir. Söylenmese de, kafada tutulur. Söylenmese de bir başka toplantıda söylenir."    

"BAĞIMSIZLIK İSTİYORUZ DEME CÜRETİ BU MEMLEKETTE SADECE BEYİNSİZLİKİR"

"2011 yılının yanılmıyorsam Aralık ayıydı. Bir başka BDP milletvekili o gün için "Bize özerklik yetmez, bağımsızlık gerekir" demişti. İsmini yanlış hatırlamıyorsam Büyükşehir'in belediye başkanı Güneydoğu'da. Ben demiştim ki, bağımsızlık istiyoruz deme cüreti bu memlekette sadece beyinsizliktir. Senin bağımsızlığın beyinsizlikten başka birşey değildir demiştim. O günden bugüne bana bir cevap gelmedi. Başkaları ne dedi? Etraf dedi? Büyük bir kısmı onayladı, ama bir kısmı da niye böyle diyor diye, niye böyle demeye devam ediyor diye de hep bir dosya açtılar, hep bir farklı değerlendirmenin içinde olmaya devam ettiler, hiç de önemli değil"    

"TERÖR ÖRGÜTÜYLE MASAYA OTURULMAZ, TERÖR ÖRGÜTÜ MASANIN ÖNÜNE GELİR"

"Böyle fantazi laflarla tezini kamufle etmeye çalışan, ama gerçeğini de gerektiği yerde gizlemeyen bir yapı var. Yavaş yavaş anlatılan, sindire sindire söylenen, ara ara ifade edilen, alıştırarak getirilen bir süreç var. 2013'te başlatılan Çözüm Süreci aslında büyük sürecin bir bölümüdür. Süreç 2013'te başlamış değildir. Süreç yıllar önce başlamıştır. 36 seneyi alırsak, 36 sene önce başlamıştır. 136'yı da alabiliriz. Oralardan da başlatılabilir fakat terörün mantığını anlamadan, terörün kırmızı çizgilerini bilmeden ve o kırmızı çizgilerini hayata geçirmek için ortaya koyacağı tavırları, söylemleri ve eylemleri anlamadan terör örgütüyle müzakere sürecini yapmak, masaya, eğer masaya oturulursa ki masa oturmak zaten bizatihi bir handikaptır. Terör örgütüyle masaya oturulmaz. Terör örgütü masanın önüne gelir sadece" 

"MASA MÜZAKARESİ AÇMAK KADAR GERİZEKALILIK OLAMAZ"

"Terör örgütünün yapısını bilmeden, hedeflerini bilmeden, mantığını anlamadan ki mantığı nedir? Acımasızlıktır, öldürmektir, yaralamaktır, korkutmaktır, yıkmaktır her türlü ilkellik ve her türlü barbarlık terörün mantığında vardır. Başka türlü zaten kendini anlatması mümkün değildir onun mantığına göre. Daha geçen hafta Bingöl'de, öncesinde her yerde yıllardır öldüren bir cani teşkilatla, bir katiller teşkilatıyla kravatlılarına aldanıp, masa müzakeresi açmak kadar gerizekalılık olamaz herhalde bir devlet yönetiminde." 

"ETNİK KİMLİK SİYASETİ"

"2007 yılına kadar bölgede kalkınma adına, kültürel isteklerin karşılanması adına ve yönetimin iyileştirilmesi, insani bir yönetimin, kucaklayıcı bir yönetimin kalıcı halde ortaya konması adına çok güzel işler yapıldı ama çıraklık döneminde kimlik siyaseti üzerine birşey yapılmadı. Yapılması da gerekmiyordu, zira parti programında böyle bir husus yoktu. Hatta resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, programdan okuyorum Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil, güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir. İfadesinin gereği olarak da TRT Şeş açılmıştı. Bunu devlet yaptı, yapmaya da devam ediyor. Bu tür kültürel değerleri ki, o bizim zenginliğimizdir geliştirmek ve korumak adına ama ne oldu Çözüm Süreci geldiğimiz süreçte tamamen bir kimlik siyaseti üzerine, etnik kimlik siyaseti üzerine şekillenen gündemiyle yürütülen bir süreç halinde karşımıza çıktı."

"KIRMIZI ÇİZGİLER UNUTULARAK UNUTULDU"

"2009'dan itibaren, bir kırılma süreci yaşadık yönetimde ve Türk siyasetinde. Daha doğrusu Türkiye'yi yöneten siyasetin siyasi yapının yürüyüşünde bir ayak değişmesi dönemini yaşadık. 2009 yılında iyi şeyler olacakla başlayan, ardından da daha iyi şeyler olacak iddiasıyla bir Ağustos ayında birinci gün adına Kürt Sorunu, akşama tepkiler orçtaya çıkınca ertesi gün Demokratik Açılım, yine uymadı uydu tereddütü doğunca bir hafta sonra da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi adıyla adlandırılan göbek adı Kürt Sorunu olan bir süreç içerisine girildi. Bu süreç ne kalkınmadır, ne kültürel değerlerin korunmasıdır, ne de Güneydoğu'da, Doğu'da yönetimin iyileştirilme hadisesi değildir, varsa ki bitmişti zaten bu konular. Bu sürece girerken, süreçte muhatap alınan ki muhatap alınmaması gerekir, Devlet terör örgütüyle aynı masaya oturmaz, oturamaz. Çizgileri kırmızı çizgileri var olan terör örgütüne karşılık muhatabının var olan kırmızı çizgileri unutularak oturuldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgileri vardır ve varolacaktır ama bu masaya giderken masaya otururken veya birilerini masaya çağırırken sanki yan tarafa bırakıldı. Öyle bir güç varsa, geçici olarak. Onlar için, görüşenler için. Görüşmeyi yönlendirenler ve destekleyenler için."

"TÜRKİYE'NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ MİSAK-I MİLLİ SINIRLARIDIR" 

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kırmızı çizgileri. Vatanıdır, Misak-ı Milli sınırları bizim kırmızı çizgimizdir. Milli varlığımızdır, millet varlığımızdır, bizim kırmızı çizgimizdir. Üniter yapımızdır. 80 milyon insanın varlığı ve birliğinin devamı ve bunun sarsılmaması, bunun zayıflamaması, güçlenmemesi bizim kırmızı çizgimizdir."
Editör: TE Bilisim