ANKARA - İşte Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçmenlerine ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına hitaben yaptığı konuşmanın tamamı...


Aziz vatandaşlarım;

10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, ekranlar aracılığıyla sizlere seslenirken, hepinize sevgiyle saygıyla selamlıyorum. 10 Ağustos seçimlerinin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını Rab'bimden niyaz ediyorum. Cumhurbaşkanı'nın ilk defa halk tarafından, yani sizler tarafından seçileceği bu tarihi ana artık sayılı günler kaldı. 10 Ağustos'ta milletimiz sandığa gidecek ve tarihimizde ilk kez Cumhurbaşkanı milletimizin oylarıyla belirlenecek. Hatırlayacağınız gibi bu önemli düzenlemeyi 2007 yılında bizler yapmıştık. 2007 yılında TBMM'de Cumhurbaşkanı seçmek için turlara başlanmışken, muhalefetin ve siyaset dışı kurumların hukuku çiğneyen yorumlarıyla bu süreç engellenmişti. Biz de Genel Seçim tarihini bir miktar öne aldık ve sizlere, yani milletimize gittik. Genel seçim kararıyla birlikte Anayasa'yı değiştirdik, Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesini, cumhurbaşkanlarının 5+5 yıl olarak, iki dönem görev yapabilmelerini mümkün hale getirdik. Dönemin Cumhurbaşkanı, Anayasa Değişikliği'ni veto edince Anayasa Değişikliği milletimizin takdirine sunuldu. Milletimizde yüzde 69 oranında evet diyerek bu değişikliği teyit etti. 2007'de yapılan bu önemli değişiklikle artık cumhurbaşkanlarını vekillerin değil, asillerin, yani halkın seçmesi Anayasa'mızda yerini almış oldu.

Aziz vatandaşlarım;

Cumhurbaşkanlarının halk tarafından seçilecek olması sadece teknik bir değişiklik değildir. Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi demokrasinin güç kazanması, milli iradenin daha sağlıklı tecelli etmesi anlamına gelmektedir. Cumhuriyet tarihimize baktığınızda, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birkaç istisna dışında hep krize, gerilime, kaosa neden olduğunu görürsünüz. Kimi zaman aylarca cumhurbaşkanı seçilememiş, Türkiye istikrarsızlık içinde çok önemli kayıplar yaşamıştır. Kimi zaman da Cumhurbaşkanları, TBMM'nin kuşatılmasıyla, tehdit edilmesiyle, baskı altına alınmasıyla seçilmiş, demokrasi ve milli irade, ağır yara almıştır. 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinden sonra darbeyi yapanlar kendilerini Cumhurbaşkanı seçtirmişlerdir. Cumhurbaşkanları, birkaç istisna dışında adeta milletin taleplerini frenleyen, hükümetlerin karşısında yer alan, yani milli irade karşısında, statükoyu savunan bir konumda yer almışlar, çoğu zaman demokrasi üzerindeki vesayetin temsilcileri gibi davranmışlardır.

Sevgili vatandaşlarım;

10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı'nın halkın oylarıyla belirlenecek olması, işte devletle millet arasındaki bu mesafeyi, ortadan kaldıracaktır. Millet, nasıl ki Hükümeti'ni, Başbakanı'nı seçiyorsa, Cumhurbaşkanı'nı da kendisi seçerek, devlet ve millet ayrımını ortadan kaldıracaktır. Osmanlı cihan devletinin gönül mimarı Şeyh Edebali, Osman Gazi'ye nasihatinde, 'insanı yaşat ki, devlet yaşasın' demişti. İnsanıyla, yani milletiyle, vatandaşıyla arasına mesafe koyan devlet yaşayamaz. İnsanını kendisine tehdit ve tehlike olarak gören devlet, ayakta duramaz. Milletin arzularını frenleyen, milletle aynı istikamete bakmayan bir devlet, adil bir devlet olamaz. Devlet, insanıyla, milletle, vatandaşla kucaklaştığı ölçüde adil olur. Şefkatli olur, bir o kadar da güçlü olur. Kendi vatandaşının inançlarıyla, değerleriyle, yaşam tarzlarıyla, kendi vatandaşının diliyle, kıyafetiyle, baş örtüsüyle uğraşan, bunları yasaklayan ve kısıtlayan bir devlet, zalimleşmenin yanında, toplumsal huzuru ve refahı da vatandaşından esirgeyen bir yapı haline gelir. İşte 10 Ağustos, devletle milletin muhabbetle kucaklaşacağı son derece tarihi bir andır. Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı ile halkın seçtiği bir hükümet inşallah Türkiye'nin kazanımlarını daha da çoğaltacak, Türkiye'nin çok daha sağlıklı ve hızlı büyümesini sağlayacak, ülkemizi önce 2023, ardından 2053 ve 2071 hedeflerine daha da yakınlaştıracaktır. 

Aziz vatandaşlarım;

Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun ki, bana önce İstanbul'a 4,5 yıl Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, ardından milletime ve bu ülkeye 12 yıl boyunca Başbakan olarak hizmet etme şerefini nail etti. 12 yıl boyunca gece-gündüz demeden, uzak-yakın demeden, kar-kış, yağmur-boran, soğuk-sıcak demeden ekibimle birlikte sizler için koşturdum. Sizler için, ülkem için, bayrağım için var gücümle çalıştım. Türkiye'nin kronik sorunlarını çözmek, ekonomisini büyütmek, refahını arttırmak, toplumsal barışını güçlendirmek için dış politikada Türkiye'yi öncü aktif bir konuma taşımak için önemli reformlar yaptık, çok büyük yatırımlar gerçekleştirdik. 81 vilayete, 77 milyonun her birine ulaşmanın mücadelesini verdik. Sınırlarımıza kapanıp kalmadık. Dünya'nın neresinde ihtiyaç sahibi varsa, nerede mazlum, mağdur varsa, büyük devlet refleksiyle hepsine ulaşmanın gayreti içinde olduk. Derisinin rengine, etnik kökenine, diline, inancına bakmadan gadre uğramış herkesin yanında, yani Hak'kın yanında saf tuttuk. Dünya'ya yayılmış Türk, Türkmen müslüman kardeşlerimize yıllardır ilgi alaka bekleyen dostlarımıza, akraba topluluklarımıza Türkiye'nin sıcaklığını, Türkiye'nin gücünü ve şefkatini hissettirdik. Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin Dünya'yı kucaklayan vizyonunu, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşatmak ve idame ettirmek için yanı ecdadımızın, yani şehitlerimizin izinden gitmek için son derece hassas davrandık. Bizler hepimiz gerektiği zaman cihanı titreten, gerektiği zaman muhtaça umut olmuş bir ecdadın torunlarıyız. Bizler dostuna dostluk gösteren, düşmanına ve zalime ise korku salan bir tarihin mirasçılarıyız. Bize küçük düşünmek asla yakışmaz. Bize boynunu bükmek, hele hele sinik olmak kesinlikle yakışmaz. Büyük bir tarihin, kadim bir medeniyetin mirasçıları olarak toprağımızın ve bayrağımızın şan ve şerefini geleceği taşımak her birimizin asli vazifesidir. Şunu tekrar hatırlatmak isterim ki, bizler büyük bir milletin mensupları büyük bir devletin vatandaşlarıyız. İşte 12 yıl boyunca böyle bir özgüvenle hareket ettik. Tarihte yaptık, yine yaparız, yine yapacağız diyerek yol aldık. Geldiğimiz noktada bölgesinde ve Dünya'da iddiası olan, yıldızı daha güçlü parlayan, geleceğe daha da güvenle bakan bir Türkiye var. Bölgemizde, örnek bir demokrasiye sahibiz. Özgürlükler noktasında geçmişe kıyasla çok daha iyi bir yerdeyiz. 12 yılda, üç kattan fazla büyüttüğümüz, krizlere dayanıklı, istikrarla büyüyen bir ekonomiyle Dünya'da daha da iddialıyız. En önemlisi de kardeşliğini pekiştirmiş, acılara son vermiş, ölümleri durdurmuş bir ülke olarak Dünya'nın hiç kuşkusuz parlayan yıldızıyız. Türkiye, uçurumun kenarından, krizlerden, kaoslardan, çatışma günlerinden bugünlere geldi. Çok daha ileriye gidebilir. Türkiye, çetelerle, vesayetle mücadelede zafer kazandı. Çok daha büyük hedefleri yakalayabilir. İşte 10 Ağustos böyle bir Türkiye hedefinin miladı olacaktır. 10 Ağustos, yeni Türkiye'nin, güçlü Türkiye'nin, daha da büyük Türkiye'nin inşallah doğum tarihi olacaktır. Türkiye'yi bugünlere taşımanın, bayrağımıza, pasaportumuza, milli paramıza, milletimize daha da itibar kazandırmanın haklı gururu ve sevinci içindeyim. Eğer sizler takdir ederseniz, 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı vazifesini şahsıma lütfederseniz, Türkiye'yi hayalleriyle ve hedefleriyle buluşturmak için daha bir gayretle çalışacağım. 77 milyonu bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bir olarak, beraber olarak, kardeş olarak kucaklayacak, ayrım yapmadan, ayrımcılığa da asla fırsat tanımadan devleti ve milleti gelecekle buluşturacağız. Biz dedik ki, Cumhurbaşkanı'nı millet seçecek. Tüm itirazlara, tüm engellere rağmen, bu en tabii hakkınızı sizlere teslim ettik. Şimdi takdir sizin. Şimdi mühür sizde. Birkez daha siz ne derseniz, o olacak. Türkiye'nin gücüne birkez daha bizzat siz güç katacaksınız. Her zaman olduğu gibi size, sizin ferasetinize, basiretinize yürekten inanıyorum. Rabbim 10 Ağustos seçimini, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara çevirsin diyorum. Yeniden görüşmek üzere, sizlere, ailelerinize, yakınlarınıza ve sevdiklerinize sağlık, huzur temenni ediyor, 77 milyonu yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum. Allah'a emanet olunuz.
Editör: TE Bilisim