ANKARA - Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda konuştu. Özellikle Türkiye'deki basın özgürlüğünü ana gündemine alan Erdoğan, Dünya'nın hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokratik rejiminde görülemeyecek manşetler kullanan bir basın olduğunu söyledi. 

İşte Erdoğan'ın Grup konuşmasından satır başları:  

"FACEBOOK, TWİTTER ŞUYDU, BUYDU DİYENLER..."

Önce Gezi olayları, ardından 17 ve 25 Aralık darbe girişimleriyle ekonomideki bu büyük başarıların gölgelenmek istendiğini ancak bu oyunların başarılı olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin özellikle ihracatta ciddi şekilde toparlandığını ve yeni rekorlar elde etmeye başladığını söyledi. İnternet altyapısını güçlendirerek, 12 yıl öncesine göre bir özgürlük ortamı oluşturduklarını vurgulayan Erdoğan, 2003'te geniş bant internet abone sayısının 20 binken, şu anda 35 milyon olduğunu bildirdi. Başbakan Erdoğan, "Türkiye'de haberleşme alanıyla ilgili olarak yok Twitter'dı, yok Facebook'tu, yok şuydu, yok buydu... Bu konuda iktidarımızı lekelemek isteyenler, önce bu rakama baksınlar da hizaya gelsinler. Nereden nereye.

"PAZAR GÜNÜNÜN MANŞETLERİNİ OKUSUNLAR"

Türkiye'de basın özgürlüğü yok diyenler, bir zahmet her gün yayınlanan ulusal gazeteleri şöyle önlerine sersinler ve sadece manşetlere baksınlar. Mesela pazar günü çıkan yaklaşık 40 ulusal gazeteyi önlerine koysunlar, o manşetleri okusunlar. Danıştay'ın kuruluş yıl dönümünde oradaki nezaketsizliğe bizim gösterdiğimiz tepkinin, manşetlere nasıl yansıdığını bu 'basın özgürlüğü yok' diyenler, bir okusunlar. Özellikle yurt dışında Türkiye'deki basın üzerine ahkam kesenler, o manşetleri gördüğünde inanıyorum ki küçük dillerini yutacaklardır. Zira o manşetleri, dünyanın hiçbir hukuk devletinde, hiçbir demokratik rejimde göremezsiniz. Hiçbir ülkede, manşetler üzerinden, devletlerin ve hükümetlerin bu kadar edep, adap dışı, özellikle hukuk dışı şekilde tahkir edildiğine asla şahit olamazsınız. Öyle televizyon kanalları var ki Gezi olaylarında gördük, açık açık yalan söyleyerek, 24 saat boyunca gençleri kışkırttılar, halkı sokağa dökmek için her türlü çirkinliğe başvurdular. Dünyanın hiçbir ülkesinde ne Avrupa ne ABD'de bu şekilde yayın yapılmasına, bu şekilde tahrik yapılmasına, bu şekilde terör pompalanmasına izin verilmez. Ama bizde öyle bir özgürlük anlayışı var ki mahkemeler bunu seyrediyor, üstüne üstlük içeride, dışarıda 'Türkiye'de basın özgürlüğü yok' diye propaganda yapılıyor.  

"ABD'Lİ GAZETECİ HELEN THOMAS'I KİMSE KONUŞMUYOR"

Erdoğan, bir kuruluşun, dünya ülkelerini, özgür, kısmen özgür, özgür değil diye tasnif ettiğine işaret ederek, bu örgütün raporlarında İsrail'in, basın özgürlüğünde dünyanın en özgür ülkelerinden biri olarak gösterildiğine işaret etti ve şöyle devam etti: 

"Sevsinler seni, şu hale bak. Hatta Ortadoğu'daki en özgür ülke İsrail. Türkiye basın özgürlüğünde, bu örgütün raporlarına göre 1980'lerde, yani 12 Eylül'ün sonrasında, bugüne nazaran daha özgür ülkeymiş. 1990'larda aynı şekilde, Türkiye bugüne göre daha özgür ülkeymiş. Türkiye, öyle ülkelerin altında gösteriliyor ki listeyi gösterseniz inanın kahkahadan birbirinizi kırar geçirirsiniz. Her gün yayınlanan ulusal 40 gazetenin önemli kısmı, devlete ve hükümete sistematik olarak hakaret edecek, pek çok köşe yazarı dünyada örneği bulunmayacak derecede, her gün sistematik olarak hakaret yazacak, sonra da siz Türkiye'yi alacaksınız, 'basının özgür olmadığı ülke' diye göstereceksiniz. O bizim için atılan manşetlerden tek bir tanesi, bizden daha özgür olduğu iddia edilen ülkelerin gazetelerinde atılsın bakalım. O gazetenin, o gazetecilerin başına neler gelir. Almanya'da 'Hamburg olaylarını gösteriyor' diye TRT'yi kablolu yayından çıkardılar. Ben, Alman Cumhurbaşkanı'na söyleyince 'yok' demeye kalktı. Çıkarıldı. Bu ülkenin başbakanıyım, ne olduğunu dakikası dakikasına takip ediyorum. Ama haberi yok tabii. ABD'de gazeteci Helen Thomas'ın, işinden kovulmasını, Beyaz Saray'a girişinin yasaklanmasını kimse konuşmuyor." 

"TUTUKLU 44 GAZETECİDEN 19'U TAHLİYE OLDU"

Başbakan Erdoğan, bu uluslararası örgütün, Türkiye'de 44 gazetecinin tutuklu olduğunu iddia ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti: 

"Ey örgüt, bunu benden dinle, çünkü sen de örgütsün. Bu 44 kişiden 19'u zaten tahliye oldu. İşi nereden takip ettiğini anlamanız bakımından söylüyorum. 6 kişinin yargılanması halen devam ediyor. Bu listede adı yer alan bir kişinin kayıtlarda ismi bile yok. 18 kişi yargılandı, haklarında hüküm verildi. Bugün bir kez daha 18 kişinin, 'hapisteki gazeteciler' diye CHP Genel Başkanı başta olmak üzere, çünkü bunlarla beraber çalışıyorlar, CHP Genel Başkanı başta olmak üzere içeride ve dışarıda istismar edilen bu 18 kişinin hüküm aldığı eylemleri hatırlatacağım. Bunlar, nelerden hüküm giymişler: Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak, kişiye hürriyetinden yoksun etmek, konut dokunulmazlığını ihlal etmek, silahla kasten yaralamak, gazeteci. Nasıl gazeteci bu. Terör örgütüne eleman kazandırmak, 18 yaşından küçük çocukların örgüte katılımını organize etmek, polis memuru öldürmek, helikoptere bombalı saldırıda bulunmak, resmi evrakta sahtecilik, sahte kimlik kullanma, banka soymak. Evet içeride CHP'nin dışarıda malum örgütlerin gazeteci dedikleri kişilerin hüküm aldığı suçlar işte bunlar." 

"DIŞARIDAKİ KİBİR ABİDELERİNE BOYUN EYMEYİZ"

İçerideki kibir abidelerine boyun eğmeyeceğimiz gibi dışarıdaki kibir abidelerine de boyun eğmeyiz. İçeride hiç kimse milleti, milletin temsilcilerini, siyasetçileri karşısına alıp, kibirle ders veremez, kibirle hiza veremez. Aynı şekilde dışarıda da hiç kimse Türkiye'yi karşısına alıp, Türkiye'ye parmak sallayamaz. O günler geçti. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen o örgütler de bilsinler ki karşılarında artık sinmiş, acziyet içerisinde bir ülke yok."

"TWİTTER NASIL BURADA İSTEDİĞİ GİBİ CİRİT ATAR?"

Dünya üzerindeki birçok ülkeye böyle kibirle, böyle tepeden bakışla yaklaşıyorlar. Siz burada bir gazetenin manşetini eleştirirseniz, hemen diktatör yaftası yapıştırıyorlar. Ama kendi ülkelerinde bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar. Siz burada örneğin Twitteri eleştirirseniz hemen özgürlük düşmanı ama başka ülkelerde bunun adı hukuk oluyor. Ya bu bir ticari şirket, ürün satıyor ve bu ürünü Türkiye'de kaçak satıyor. Vergi yok, herhangi bir şey yok. Reklamından şundan bundan elde ettiği devasa imkanlar var. Bu vergi kaçakçısı. Dünya'da en büyük cezayı vergi kaçakçıları alır. Bunun vergi kaçakçısı olduğunu ilan ettiğim andan itibaren, burada herhangi bir ofisinin olmadığını ilan ettiğim andan itibaren çıktılar, geldiler. Mahkeme kararlarına uymuyor. Sen nasıl olur da burada istediğin gibi cirit atarsın ya. Var mı böyle bir şey? Bütün burada yapılan hakaretlere tazminat davası açarsanız 'basını baskı altına alıyor' diye de propaganda yapıyor. Ama başka ülkelerde bunun adı demokrasi oluyor. Bizde olunca baskı oluyor. Aynı şey, örneğin kredi derecelendirme kuruluşları için de geçerli. Söz konusu Türkiye olunca başka kriter, farklı bir ülke için başka kriter. Kendi ülkelerinde kendilerine her şeyi hak olarak görüyorlar ama iş Türkiye'ye gelince, Ortadoğu ülkeleri, Asya, Afrika ülkelerine gelince 'özgürlük, hukuk, demokrasi' diyerek aşağılamaya, tahkir etmeye, hiza vermeye kalkışıyorlar. 

"MISIR'A SES ÇIKARAMADILAR, DARBE DİYEMEDİLER"

Ekranları başında bizleri izleyen milletime sesleniyorum. Sesleri çıktı mı, duydunuz mu? Dünyaya sesleniyorum duydunuz mu? Bunlar Mısır'da darbeye 'darbe' diyemediler. Halen de diyemiyorlar. Darbe mahkemelerinde yargılanıp, idama mahkum edilen masum insanlarla ilgili öylesine şöyle birkaç açıklama yaptılar, meselenin üzerini örttüler. Bangladeş'te 85, 90 yaşında bir ilim insanını, bir siyasetçiyi idam ettiler. Sesleri çıktı mı? Suriye'de 4 yıldır oluk oluk kan akıyor, kimyasal silahlar, varil bombaları, uçaklardan her taraf yakılıp yıkılıyor, 200 bin insan öldü sesleri çıkıyor mu? Hala bir müdahale var mı? Tam aksine orada zalim, katil bir yönetici destekleniyor ve şimdi de buyurun Cumhurbaşkanı adayı olarak kendi kendine Cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. Hangi yüzle sen sandık getireceksin, kimin huzuruna sandık getireceksin. Çocuklar katlediliyor, kadınlar tecavüze uğruyor, katlediliyor. Nerede o insan hakları örgütleri, nerede o kadın hakları, çocuk hakları örgütleri? 

Filistinli'yi susturursanız, bu ifade özgürlüğünü ihlal anlamına gelmez. Filistinli gazeteceyi hapsederseniz, hatta sokak ortasında vurursanız bu basın özgürlüğünü zedelemez. Gazze'de Filistinliler'in üzerine ölüm yağdırırsanız bu insan hakları ihlali olmaz. Niye? Çünkü onlar Filistinli. Bunların Mısır'daki darbecilere bir tek kez olsun 'darbeci, otokrat, diktatör' dediklerini asla duymazsınız. Duydunuz mu? Hayır. Sadece birkaç kişi biz bunu seslendiriyoruz. Ama bunun dışında yok. Uluslararası toplantılarda da seslendiriyoruz. Seslendireceğiz. Suriye'de katile 'katil' dediklerini duymazsınız. İsrail'deki ihlalleri, katliamları eleştirdiklerini duymazsınız. Onlar da hiç kusura bakmasınlar. İçerideki kibir abidelerine boyun eğmeyeceğimiz gibi dışarıdaki kibir abidelerine de boyun eğmeyiz." 

"KİMSE TÜRKİYE'YE PARMAK SALLAYAMAZ"
 
Dışarıda da, hiç kimse Türkiye'yi karşısına alıp, Türkiye'ye parmak sallayamaz. O günler geçti. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen o örgütler de bilsinler ki, karşılarında artık sinmiş, acziyet içerisinde bir ülke yok. Şu bizim 12 yıl içerisinde yaptığımız reformları Cumhuriyet tarihinde acaba hangi iktidarlar yaptı? Kendimizi henüz ideal noktada görmediğimiz için özgürlük ve demokrasi mücadelesi veriyoruz. Uluslararası hukuku, evrensel değerleri benimsediğimiz için AB'ye üye olma gayemiz var ve bunu kararlılıkla sürdürüyoruz. Ama bu yanlış anlaşılmasın. İçeride olduğu kadar dışarıdaki mütekebbirler de yumuşak başlı olmamızı, uysal koyun olduğumuz şeklinde yorumlamasın. Bu uluslararası örgütler, bu uluslararası çevreler sergiledikleri çifte standartla Türkiye'nin saygınlığına gölge düşüremezler, sadece kendi itibarlarını yok ederler. Türkiye'yi gerçekten anlamak isteyenler varsa, gelsin halkın içerisine girsin gerçek Türkiye fotoğrafını burada, yerinde görsün. Ama bilgi kaynağı CHP olanlar sadece CHP'nin yandaş medyası olanlar Türkiye'yi yanlış tanırlar. Türkiye hakkındaki açıklamalarıyla da gülünç duruma düşerler. Biz güçlü bir ülke olarak istikametini, rotasını bilen ve bu yolda emin adımlarla yürüyen bir ülke olarak ihtiyaç duyulan reformları tek tek yapıyor, kademe kademe Türkiye'nin standartlarını yükseltiyoruz. 

"SUÇLA MÜCADELEDE YENİ ADIM"

Aile yaşamını tehdit eden, toplumsal değerlerimizi ayaklar altına alan ve sosyal dokuyu zedeleyen bazı suçlarda cezayı katlayarak artırıyoruz. Cezanın caydırıcılığı eğer esassa, bunu yapmak durumundayız. Şimdi bu adımı atıyoruz. Çünkü bugüne kadar olan tablo demek ki caydırıcı değil. Oturduk haftalarca, aylarca bu müzakereyi yaptık. Bu suçların çocuklara karşı işlenmesi, hiç kuşkusuz idam cezası gerektiriyor. Ancak ülkemizde artık idam cezası uygulanmadığı için bunun yerine, çocuklara yönelik saldırılarda cezayı en ağır noktaya taşıyoruz. Örneğin çocuklara karşı suç işleyenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında 30 yıl yatıyorlardı, bunu 39 yıla çıkarıyoruz. Yine çocuklara yönelik suç işleyenlerin müebbet hapis cezasını da 24 yıl infazdan, 33 yıla çıkarıyoruz. Failler, cezalarını tamamlasalar bile bazı kısıtlamalara tabi olacaklar. Konutta hırsızlığın cezası 2 ila 5 yıl arasındaydı, bunu 5 ila 10 yıl aralığına çıkarıyoruz. Kapkaç cezası da 3 ila 7 yıl aralığındaydı, onu da 5 yıl ila 10 yıl aralığına uzatıyoruz. Gece yapılan hırsızılığın cezası üçte bir artırılıyordu, bunu da yüzde 50 oranında artırıyoruz. Telefon, elektrik, demiryolu hatlarının altyapısını oluşturan bakır kablo ve makas motoru gibi malzemeler çalınıyor, kamu hizmetleri engelleniyor, hayati riskler ortaya çıkıyor. Bu tür suçların cezasını iki katına kadar artırılmasını getiriyoruz.
Editör: TE Bilisim