Ordu'nun doğasıyla cezbeden yaylaları, çobanlar eşliğindeki kalabalık sürülerle, birkaç gün süren yolculuğunun ardından buluşuyor. Uçsuz bucaksız ormanları, tertemiz havası, doğal kaynak suları, yemyeşil vadilerin arasından geçen akarsularıyla doğa harikası Karadeniz yaylaları, havaların ısınmasıyla misafirlerini ağırlamaya başladı.

Ordu'nun Altınordu ilçesinde kırsal mahallelerde yaşayan bazı çobanlar, yaklaşık 5 ay hayvanlarını otlatacakları yaylalara çıkmak için hazırlıklarını tamamladı. Koyun, koç ve kuzulardan oluşan küçükbaş hayvanlarını yanlarına alan çobanlar, yolda buluşarak birlikte 3 gün süren yayla yolculuğuna başladı.

Baba mesleğini devam ettiren çobanlar, yaklaşık bin 350 hayvanın bulunduğu sürülerinin eşliğinde, yeşilin her tonunu barındıran orman çevresi ile çayırlar ve yollardan geçiyor. Dinlenmek için çayırlarda mola veren sürü sahipleri, demledikleri çay ile salatalık, domates, peynir, simit, poğaça, kek gibi gıdaları tüketiyor. Ordu ve Giresun sınırındaki yayla ve obalardan da geçen çobanlar, Kabadüz ilçesi Çambaşı Yaylası'nda konakladıktan sonra bol oksijen, temiz hava ve yemyeşil çayırlara sahip Araptamı Obası'na ulaşacak. Gerce Mahallesi'nden yola çıkan Muhammer Kovan, AA muhabirine, baba mesleğine sahip çıktığını, 13 yıldır hayvancılıkla uğraştığını söyledi.

Kovan, 6 çoban arkadaşıyla koyunları otlatarak ve 3 gün yürüyerek obalarına gideceklerini belirtti. Mayısta gittikleri yayladan kış şartları dolayısıyla ekimde döndüklerini dile getiren Kovan, "Hava şartları nedeniyle bu sene yaylaya geç gidiyoruz. Yayla otlansın diye bekledik. Çünkü sürümüz kalabalık." dedi.

Harun Aydınhan da babasının mesleğini sürdürdüğünü ifade ederek, "Hayvanlarımızı yazın 5 ay orada otlatacağız. Kuzularımız büyüyecek, satacağız. Hayvancılık 24 saat başı boş bırakılmayan bir meslek. Gecesi gündüzü yok. O yüzden sadece hayvanlarımızla ilgileniyoruz." diye konuştu.

Emre Can Türkeri ise Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesinde okuduğunu ancak babasına göç sırasında yardımcı olduğunu söyledi.

Derslerini aksatmadan her sene bu konuda babasına yardımcı olmaya çalıştığını vurgulayan Türkeri, "Doğada bulunmak çok güzel. Şu manzarayı görmek bile çok efsane. Koyunlarımızın ve otun kokusu birleştiği zaman çok güzel bir koku oluyor. Çarşıda sıktığımız parfümlerin kokusundan daha üstün." ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim