Yazımın başlığına böyle yazdım, çünkü AK Parti ortaya koyduğu aday profilleriyle adeta siyasetçilerin DNA'sını değiştirmek istiyor. Bu o kadar da kolay mı? Elbette değil, hatta çok çok zor...

Bakın önce, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş konuştu...

Hemen kısa bir anekdot paylaşayım. Şirin görünmek için yazmıyorum! Neyse o... Ben de, kendisiyle bir çok kez canlı televizyon programları yapmış, dünya gündeminden yerele birçok konuları konuşmuş biri olarak diyebilirim ki, Sayın Kurtulmuş son derece naif, kolay kolay öfkelenmeyen, kendi kimliğinden ödün vermeyen bir yapıya sahip. Verdiği yanıtlar da hep aynı haleti ruhiye içerisindedir. Bazen sinir uçlarına dokunan sorular(!) sormuşluğum da olmuştur, ama yine aynı  şekilde yanıt vermiştir. Hatta sabaha kadar sorun, sabaha kadar yanıt verebilecek akademisyen kimlikli bir siyasetçidir. Üstelik her defasında yayın sonrası teşekkürünü de, öyle yayın içinde göstermelik değil yayın sonrası bizzat ve şahsen kendisi eden bir siyasetçidir. Ben meslek hayatımda yayında benimle iki saat konuşup, sonra arkasına bakmadan kalkıp gidenlerini de gördüm... 

Dönelim başa, ne demişti Kurtulmuş: "Kibir abideleri gibi sokaklarda dolaşan adamlarla işimiz olmaz. Kendisini milletten üstün gören insanlarla işimiz olmaz. Aramızda makam mevki budalalarının yeri yoktur. Aramızda şan, şöhret sevenlerin yeri yoktur. Bizim aramızda insanlara tepeden bakanlara yer yoktur."

Takvimler 2 Ekim'i gösterdiğinde bu kez Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan konuştu: 

"Öyle halkına tepeden bakacak adamları bize getirmeyin. Gurur, kibir abidesi insanları bize getirmeyin. Hem işini iyi bilecek, hem çalışacak, hem de bu davayı iyi hazmetmiş olanları bize getirin. Yani adayın da bir karşılığının olması lazım. Sadece partinin karşılığına sığınarak adaylık değil, adayın da bir karşılığı olacak. O da prim yapacak, partini de gücünü arkasına alacak."

Anlaşılan o ki; Sayın Cumhurbaşkanı'nın özellikle son parti grup konuşmasındaki metinlerini Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş hazırlamış. En azından son redaksiyonunu bizzat kendisi yapmış. Çünkü kurulan cümlelerin içeriğinden bu çok açık ve belli. Dolayısıyla, Mart 2019 yerel seçimlerinin sorumluluğu ve sonuçları da, iyi veya kötü bizzat Sayın Kurtulmuş'a ait olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da açık talimatında olduğu gibi (Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden başarıyla çıktık. Hem oy oranı, hem belediye başkanlığı sayısı bakımından benzer bir başarıyı, hatta daha iyisini elde etmemiz gerekiyor) bu seçimler ülke çapında daha büyük bir başarı beklendiğini de ortaya koyuyor.  

Demek ki, aynı başarı veya daha fazlası Sayın Kurtulmuş'un omuzlarında ağır bir yük olarak duruyor. Süreci de buna göre yönetiyor. Dolayısıyla AK Parti'de sadece belediye başkan adayları değil, parti kimliğini taşıyan en alt kademeden en üst kademedeki yöneticiye kadar herkes kendi deyimleriyle, halka tepeden bakan, gurur, kibir abidesi isimler olmayacak. Ancak en başta da dediğim gibi bu unsurlar, her siyasetçinin DNA'sında var ve bunu değiştirmek inanın çok zor! 

Ancak bu DNA'yı kırmak demek, zaten istenilen başarıyı elde etmek demek olacak. Sadece seçim sürecinde değil, seçim sonrası da aynı tanımları, aynı kimlikleri korumaları şartıyla!

O yüzden, ana muhalefet partisinin seçmene karşı olan yaklaşımlarının yanında, özellikle AK Partililer ve adaylarının da aynı haleti ruhiye içerisinde olması gerekiyor.  Belediye başkan adaylarının kişilikleri, kullandıkları dil, uslup ve kişiliklerinin hedeflenen bu profili yansıtması gerekiyor.  

Peki AK Parti, dolayısıyla Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş bunu başarabilecek mi?

İşte bunun değerlendirmesini o adaylar açıklandıktan sonra yükselen seslere göre inanın bu köşede teker teker yazacağım. Peki ben şimdi bunları niye söylüyorum? Çünkü bütün bunlar şu demek oluyor; bu seçimlerden elde edilecek olan sonuçlar AK Parti'de yeni bir yol haritasına sebep olacak. Yani, ya bu geminin kaptanı aynı tayfayla tam hız devam diyecek, ya da demir atıp yeniden seçecek. 

Uzun lafın kısası bu da siyasetçinin DNA'sını değiştirmeyi başarmak demek olacak. Nasıl olacak? Hep birlikte bekleyip göreceğiz...