ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugünkü Grup Toplantısı konuşmasına 5 Mayıs'ta Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen kazada 3 askerin şehit olması ve 8 askerin de yaralanmasından duyduğu üzüntüyü dile getirerek başladı. Şehit ve yaralı askerlerin ailelerine, silah arkadaşlarına ve Türk Milleti'ne başsağlığı diyelen Bahçeli, Ak Parti'ye yüklendi. 

Bahçeli, günümüzde özellikle büyük kentlerde toplumsal güvensizlik ve kuşkunun zirveye çıktığının altını çizerek, "Toplumsal denge ve hassasiyeti dikkate almayan AKP'nin çıkardığı yasalar, suçun ve suçlunun önünü açmış ve sokaklar cinayet şebekelerine teslim edilmiştir. Özgürlük ve güvenlik arasında denge kuruyorum denilerek suçlulara özgürlük sağlanmış, kamu otoritesi laçkalaştırılmıştır. Yüreğim burkularak söylüyorum ki, her gün, ama her gün bir kadın cinayete kurban gitmekte ya da şiddet görmektedir. Masum yavrular, mazlum sabiler insanlıktan çıkmış canavarların hedefi olmaktadır. Dile getirirken bile içimizin titrediği, tüm bedenimizin ürperdiği vahşet ve dehşet dolu ölüm haberleri hepimizin ortak acısıdır" dedi.

"ADALETE GÜVEN KALMAMIŞTIR"

Ülkenin baştan aşağı barbarlığın eline düştüğünü ileri süren MHP Lideri Bahçeli, "Vicdan rafa kalkmıştır. İnsanlık değerleri kenara itilmiştir. Başbakan'ın cepheleşme üzerine bina ettiği siyaseti, sürekli husumeti özendiren tutumu misliyle toplumsal zemine yansımaktadır. Artık tahammülsüzlük, hazımsızlık ve hoşgörüsüzlük kol gezmektedir. Çocukların, gelinlik çağdaki kızların, kadınların, savunmasız yaşlıların alenen saldırıya uğraması ve suçluların toplum vicdanını teskin edecek şekilde cezalandırılmaması büyük bir sorunun, büyük bir tehlikenin en somut halidir. Toplumsal hayat kahredici bir şiddet diline hapsolmuştur. Gazetelerin üçüncü sayfası facia ve felaket neşriyatına dönmüştür. Stadyumlardan öfke taşmaktadır. Sokakları nefret dalgası kaplamaktadır. Arazi anlaşmazlıkları can almaktadır. Trafikteki en ufak anlaşmazlık anında çatışmaya dönüşmektedir. Gözünü kan bürümüş yaratıklar etrafta kudurmuş gibi gezmektedir. Maalesef ki adalete güven kalmamıştır. Hukukun caydırıcılık vasfı, yaptırım kabiliyeti inişe geçmiştir. Başbakan ve hükümetinin emniyet ve yargıya hasmane operasyonu şiddeti alttan alta tahkim ve tahrik etmektedir. Buradan herkesi uyarıyorum, sosyal cinnet, ekonomik afet, siyasi hezimet, ahlaktaki mağlubiyet, yönetimdeki garabet Türkiye’yi içten içe tüketmektedir. Önlem alınmazsa felaket kapıdadır." diye konuştu.

"ÇOCUK VE KADIN KATLİAMLARINA KARŞI DERHAL TEDBİR ALINMALI"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, özellikle kadın ve çocuklara karşı artan cinayet ve şiddet olaylarına dikkati çektiği konuşmasını şö sözlerle sürdürdü:

"Son günlerde ciğerimizi dağlayarak yaygınlaşan çocuk ve kadın katliamlarına karşı hükümeti derhal kalıcı ve tesiri yüksek tedbirler almaya çağırıyorum. Başbakan Erdoğan'ın, 'bu olaylar adeta idamlık olaylar ama idam gelmese dahi bu cezaların çok çok ağırlaştırılması noktasında arkadaşlara talimatım var' sözünün sürüncemede kalmamasını bekliyorum."

"SINIRLARIN EMNİYET KALMAMIŞTIR"

MHP Lideri Bahçeli, Türkiye'nin komşu ülkeleriyle olan ilişkilerinin de diken üstünde olduğunu belirterek, "Jeo-politik görüş açımızda bulunan, komşuluk hukukuyla ilişkilerimizi temellendirdiğimiz ülkelerin hemen hemen tamamı diken üstündedir. Ortadoğu'da kronikleşen istikrarsızlık tablosu, radikal kopuşlara ve kanlı etnik ve mezhep çekişmelerine kapı aralamaktadır. Sınırların emniyeti kalmamıştır. Bu kadar yoğun bir kaosun yaşandığı mücavir bölgelerimizde harita değişiklikleri, sınır oynamaları, bölünmeler, parçalanmalar ve oldu-bittiler yaşanması ciddiyetle ele alınması gereken ihtimaller arasındadır. İçimizde ve dışımızda merkez kaç güçlerin, kontrol dışı unsurların, gayri meşru oluşumların etkinliği bir hayli fazlalaşmıştır. Bu durum ülkemiz özelinde başlı başına bir güvenlik ve beka sorununa işaret etmektedir" dedi.

"KÜRDİSTAN NİFAKI"

Devlet Bahçeli, PKK'lı teröristlerin Başbakan'dan güç aldıklarını ileri sürerek, Türk Devleti'ne ve Türk Milleti'ne saldırı pozisyonuna geçtiğini söyledi. Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Sevr Anlaşması'nın ağırlık merkezi ve ana fikri olan Kürdistan nifakının kurulması için gerek AKP hükümeti, gerek bölücü çevreler, gerekse de küresel odaklar iştahla devrededir. PKK terör örgütü Cumhurbaşkanı Seçimi öncesi ve sonrasında tetiğe basmak için sahiplerinden son talimatları almakta, son gözden geçirmeleri yapmaktadır. Allah muhafaza ama, her an şehadet haberleri alma ihtimalimiz artmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Tunceli'nin merkez Sütlüce Köyü'ndeki Jandarma Karakolu'nu denetlemeye giden İl Jandarma Alay Komutanı'nın bulunduğu askeri konvoyun geçiş güzergâhına uzaktan kumandalı bombalı saldırı buna en açık kanıttır. Karayoluna döşenen ve 70 kilo olduğu anlaşılan patlayıcının saniyelerle geç infilak etmesi büyük bir acıyı önlemiştir. PKK, meydanı boş bulmuş, bombaları sağa sola yerleştirmeye başlamıştır. Teröristler Başbakan'dan aldıkları güç ve takviye destekle Türk Devleti'ne ve Türk Milleti'ne saldırı pozisyonuna geçmiştir. Kaçırılan askerlerin, siyasi bölücülerin müdahalesi ve yapılan pazarlıklarla serbest bırakılma mizansenleri, bir yönüyle PKK’nın hükümetle danışıklı dövüş halinde ilerlettiği çok rezil pazarlık sürecinin sonucudur. PKK Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde fiilen özerkliğin temellerini kazarken, Başbakan Ankara'da başka telden çalmaktadır. PKK'nın yan örgütü HDP'nin bir Eşbaşkanı, 'biz özerk Kürdistan'ı talep eden değil, inşa edeceğiz' derken Başbakan hala sözde çözüm şarkısına, bitmeyen ihanet koşusuna devam etmektedir." 

"RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARIN ORTAYA ÇIKMASI MİLLİ SORUN, PKK DEĞİL"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kamuoyunda konuşulan paralel yapılanmanın hazırlayıcısı ve mucidi kesinlikle Recep Tayyip Erdoğan olduğu aşikardır. Çelişkiye dikkat ediniz, Başbakan’ın Kürdistan’a yeşil ışık yakması milli güvenlik sorunu değildir. Başbakan'ın İmralı canisinin dayatmalarını pas geçmesi, tehditlerine kulak tıkaması milli güvenlik sorunu değildir. Başbakan'ın PKK'yla masa başında taviz senedi imzalaması, Türk devletini ele ayağa düşürmesi milli güvenlik sorunu değildir. Başbakan'ın sınırlarımızda mevzilenen terörist gruplara yardım ve yataklık yapması, tırlarla silah ve mühimmat taşıması da milli güvenlik sorunu değildir. Fakat Başbakan'a göre, rüşvet ve yolsuzlukların ortaya çıkarılması milli güvenlik sorunudur. Savcı ve polislerin görevini yapması, İranlı şarlatanın içeri tıkılması, AKP'li bakanların rüşvet alırken kaydedilmesi darbedir, milli güvenlik sorunudur. Bize göre bu ülkenin milli güvenlik sorununa ek olarak çok büyük bir sorunu daha vardır ki, o da Recep Tayyip Erdoğan sorunudur." 

"TÜRKİYE 141 GÜNDÜR RÜŞVETİ KONUŞUYOR"

Temiz yönetim, temiz siyaset ve temiz toplumun herkesin ortak özlemi, arzusu olduğunu söyleyen Bahçeli, "Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için düzgün, dengeli ve şaibesiz yönetimlerin varlığı kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bir devletin çöküşüne yol açan amillerin başında rüşvet ve yolsuzluk virüsü gelmektedir. Rüşvet devlet iradesinin iğfalidir. Malumlarınız, Türkiye 141 gündür rüşveti konuşmaktadır. Türk milleti 141 gündür iktidarı gölgeleyen yolsuzluk tartışmalarıyla kilitlenmiştir. AKP hükümeti rüşvetçilerin limanı, haram yiyenlerin konağı, soygun ve yağma işine soyunanların sığınağı haline gelmiştir. 17-25 Aralık hadisesi Başbakan'ın maskesini düşürmüş, keyfini kaçırmış, ayarını bozmuştur. 17-25 Aralık vakası hükümette deprem etkisine neden olmuştur. Rüşvetçi bakanlar, yolsuzluğa bulaşan evlatlar, yandaş işadamları, altın kaçakçıları, kara para organizatörleri, hayali ihracatçılar, arazi vurguncuları açığa ve ortaya çıkmıştır. Başbakan 'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması'nı karalamak için çırpınmıştır." dedi. 

Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başbakan, 700 bin liralık saati koluna takan, hava sahamızda kaçak altınların fırıl fırıl dolaşmasına rüşvet karşılığı müsaade eden Ekonomi eski Bakanı'nın hesabını hala verememiştir. İranlı hayırsever dostunun önüne yatmaktan dolayı rüşvete boğulan, bir trilyonu üç beş kuruş gören evladıyla birlikte parayla vatandaşlık dağıtan İçişleri eski Bakanına gerekli müdahaleyi yapamamıştır. Yüzsüzce, arsızca, namertçe 30 Mart'ta balkona çıkarıp selamlattığı çikolata kutularında, elbise kılıflarında, çantalarda rüşvet alan, akara makara karakterli AB eski Bakanına 'bu ne iştir, ne yaptın sen' diyememiş, aksine sahiplenmiştir. Çünkü Başbakan bunların kıdemli üstadı ve yolsuzluğun ustabaşıdır. Başbakan önce oğluyla birlikte villasındaki para sıfırlama trafiğini, milyarları eritme telaşını dublaja bağlamadan, başörtüsüyle ilişkilendirmeden, lafı imam hatibe getirmeden mertçe izah ve itiraf etmelidir. Başbakan önce işadamlarından aldığı haracın, medyaya koyduğu ambargoyla, alo hattında soytarıya çevirdiği sözde gazeteci ve kalem sahipleriyle ilgili günah çıkartmalıdır. Ve Başbakan önce cari açığın yüzde 15’ni kapattığını Türk bayraklı arka plan sahnesiyle açıklayacak kadar aklını yiyen İranlı rüşvet tellalının bedelini ödemelidir. Cari açığın yüzde 15'ini telafi eden şarlatanın, şu işe bakınız ki, vergi rekortmenleri listesinde esamisi dahi okunmamaktadır. Başbakan'ın zenginleştirdiği ve servet sahipliğinde ilk onda bulunan yeni yetme işadamları vergi veren ilk yüz arasında yer almamaktadır. Bunlar rüşvetçilikte marka olmanın yanında, vergi kaçırmada da zirveye tutunmuşlardır. Ne demişler, bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim."

"ÇALIYORLAR, ÇOK ŞÜKÜR DİYORLAR; SOYUYORLAR, ELHAMDÜLİLLAH DİYORLAR"

MHP Lideri Devlet Bahçeli, "AKP milli egemenliğin ruhuna aykırı davranmıştır" diyerek devam ettiği sözlerini şöyle sürdürdü: 

"TBMM Başkanı'nın, bürokratların ve AKP'lilerin bildiği ve altını çize çize okudukları fezlekelerin el çabukluğuyla Meclis'ten uzak tutulması bir defa Türk milletine nankörlüktür. Elbette bunu doğru görmemiz düşünülemeyecektir. Bugünden bellidir ki, AKP, 4 eski bakanını, sayısal üstünlüğe sahip olduğu Soruşturma Komisyonu'nda aklamaya girişecektir. Ancak şunu herkes bilmelidir ki, bu rüşvetçilerin Yüce Divan'a gitmesi ve üzerlerine atılı suçlamalardan dolayı yargılanmaları ahlaki ve hukuki bir zorunluluktur. Bununla da yetinilmemelidir. Recep Tayyip Erdoğan da en kısa zamanda yargı huzuruna oğluyla beraber çıkmalı ve hesap vermelidir. Eski bakanlar iddiaları pişkince reddetmişlerdir. Üstelik bir de ahlak, adalet ve insanlık dersi vermeye kalkışmışlardır. Suçlamalara iftira demişlerdir ve darbe diyerek reddetmişlerdir. Anlaşılan Başbakan Erdoğan bakanların konuşma metinleri üzerinde tahsis ve ilaveler yapmıştır. AB eski Bakanı'nın konuşmasında, başörtüsünden irticaya kadar aklına ne geliyorsa girip çıkması ahlaksızca bir saptırmadan başka bir şey değildir. Ekonomi eski Bakanı’nın Haçtan Umre’ye kadar dini duyguları sömürme teşebbüsü tıpkı Başbakan’a has bir alışkanlık olarak hafızalarda kalmıştır. Şu kepazeliğe bakınız, Başbakan ve çevresi, çalıyorlar, çok şükür diyorlar. Soyuyorlar, elhamdülillah diyorlar. Kul hakkını gasp ediyorlar, inşallah, maşallahla avunuyorlar. Hortumluyorlar, Allah bes, baki heves, Allah bize yeter, diyorlar. Hazineyi yağmalıyorlar, devletin kasasını boşaltıyorlar, hamdolsun diyorlar. İhanet ediyorlar, başörtüsüne bürünüyorlar. İftira atıyorlar, hukuku siyasallaştırıyorlar, kurban olduğum Allah verdikçe veriyor diyorlar. Milleti 36'ya ayırıyorlar, Kevser Suresi'yle ahkam kesiyorlar. Sorarım sizlere, günahla sevap ne zaman yer değiştirdi? İçin temiz olmadıktan sonra, hacı hoca olmuşsun, kaç para!"

"ÇANKAYA, 12. SAHİBİNİ BULMUŞTUR" 

Medyanın yaptığı haberleri de eleştiren Bahçeli, "Medyaya bakarsak Başbakan Erdoğan açık ara şekilde Cumhurbaşkanlığı makamına çoktan oturmuştur. Yani seçim yapılmış, Çankaya 12’nci sahibini bulmuştur. Uzmanım diye yaygara koparan, gazeteciyim, akademisyenim, yazarım diyerek böbürlenen kim varsa ekranlarda Cumhurbaşkanı müşahitliği yapmaktadır. Bizim önerimiz, Başbakan Erdoğan'ın yüzde 51 ile Cumhurbaşkanı olacağı kehanetinde bulunanlara YSK'nın duyarsız kalmaması, bugünden yeni Cumhurbaşkanını ilan etmesidir."
Editör: TE Bilisim