İSTANBUL - Hürriyet Gazetesi Yazarı Yılmaz Özdil, Halk Tv'de telefonla katıldığı bir programda söyledikleriyle alakalı kamuoyunda kendisine gösterilen tepkilere, yine Halk Tv'ye telefonla bağlanarak yanıt verdi. 
İşte Özdil'in konuşmasının tümü...

"Biz bu tür linç kampanyalarına alışığız. Malesef, Hürriyet'te çalışmanın böyle bir kaderi var. Öncelikle ben Halk Tv'de ne dediğimi söyleyeyim. Rahmi Aygün'ün programıydı ve Başbakan, Soma'da ölen işçilerin ölmesinin normal olduğunu söylemişti, bu işin fıtratında olduğunu söylemişti. Halk Tv de, telefonla görüşlerimi sordu. Benim de söylediğim birebir şudur: Dedim ki, işte 1872 senesinden örnek veriyor Başbakan, İngiltere'den. O dönemde İngiltere'de iktidarda Kraliçe Victoria vardı. Dolayısıyla bizim Başbakanımızın ve o sakallı Enerji Bakanımızın hiçbir günahı yoktur. Kraliçe Victoria'nın istifa etmesi gerekir ve Başbakan 1907 senesi ABD'den örnek veriyor. O dönemde de işte Amerikan Başkanı her kimse, O'nun istifa etmesi gerekir. Sayın Başbakanımızın herhangi bir suçu günahı yoktur. Benim ekstra üzülmeme sebep olan konu, bu madende öldürdükleri çocukları zorla AKP mitingine götürüp, en büyük Başbakan bizim Başbakan diye alkışlatıyorlardı. Ve bu çocukları bu madende ihmalleriyle öldürdüler. Şimdi de Başbakan çıkıp bu çocukların ölümünün normal olduğunu söylüyor. Bunun normal olduğunu söyleyenler yani bunun neredeyse müstehak olduğunu da söyleyebilirler. Dediğim birebir budur. Ve lütfen yayınlarsanız aynen bunları söylediğim görülür. Yani aslında bunların ölümü müstehaktır diyen ben değilim, bizzat Başbakan Erdoğan'ın bunların ölümü normaldir şeklindeki yaklaşımına olan isyanımdır. Ve Başbakan normal diyorsa, buna da neredeyse müstehak diyebilir diyorum.

Şimdi burada tabi asıl mesele şu. İftira atıyorlar. Yani Somali'ye ağlayanlar, Soma'da insanları yumruklayanlar, Soma'da insanları yerlerde tekmeleyenler, şimdi cambaza bak numarasıyla kendi katliamlarını, kendi günahlarını başka yöne çekmeye çalışıyorlar. Bu aslında AKP döneminin tipik propaganda biçimi. Yani önce iftira atılıyor, sonra git kendini savun bakalım diyorlar. Yani bu Balyoz Davası'nda da böyledir, Ergenekon Davası'nda da böyledir, Oda Tv Davası'nda da böyledir. İnsanları yalanlarla iftiralarla karalıyorlar, ondan sonra hadi git şimdi kendini savun demeye getiriyorlar. Bir başka örnek sayarsak, mesela camide içki içtiler diyen de bunlar. Başörtülü bacıma saldırdılar diyen de bunlar. İşte Haşim Kılıç'a işine gelmediği zaman gayri milli diyen de bunlar. Yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcılara ajan, casus diyen de bunlar. Barolar Birliği Başkanı hukuktan söz ettiği için edepsiz diyen de bunlar. TÜSİAD'a işte pornocu, vatan haini diyen de bunlar. TSK cami bombalayacaktı diyen de bunlar. Bana da bunu uygun görmüşler herhalde. Halbuki bu attıkları manşetlere, ben oraların çocuğuyum, çok açık bir şekilde söylüyorum. Acının en derinden yaşandığı Soma'da bile Yılmaz Özdil bu lafı söylemiştir diyecek bir Allah'ın kulu bulamazsınız Soma'nın AKP'li belediye başkanı haricinde. Ben meslek hayatım boyunca işçilerden ve dar gelirlilerden yana oldum. Çünkü gazeteciğin fıtratında aslında bu vardır. Ve gazeteciliğin fıtratında bir başka konu vardır, özgür düşünce. Eğer özgür düşünceye sahipseniz, özgür bir gazetede çalışıyorsanız ancak gazetecilik yapabilirsiniz. Biat kültüründen yetişmiş, itaat kültüründen yetişmiş adamlardan gazeteci falan olmaz, işte bu gördüğünüz gibi anca tetikçi, yalaka sürüleri oluşur. 

Burada bir başka konu daha var. Şimdi Enerji Bakanı diyor ki işte, 76 milyon kişi üzüldü, 1 kişi üzülmedi. Yani beni kastediyor. Dolayısıyla Enerji Bakanı beni vatandaşlıktan çıkarmış vaziyette. Hatırlarsanız daha önce de Bekir Coşkun'u bizzat Başbakan vatandaşlıktan çıkarmıştı. Yani aslında Hürriyet'in üçüncü sayfasında her kim yazıyorsa AKP o yazarı vatandaşlıktan atmaya niyetleniyor. Çünkü aslında yazmayalım istiyorlar. Bu yüzden bizim çalıştığımız, özgür şekilde çalıştığımız Doğan Medya Grubu'nun, senelerdir 10 senedir, 15 senedir Türkiye vergi rekortmeni olan patronuna da vergi cezası kestiler. Çünkü yazmayalım istiyorlar. Korkalım, geri adım atalım istiyorlar. Yani bunları biz hapse atamadık, işten de attıramıyoruz, bari meczubun biri çıksın sokakta bunları vursun istiyorlar. Yani burası gelişmiş bir ülke olsa, normalde savcıların falan bu konuda devreye girip gereğini yapması lazım ama malesef olmuyor. Dolayısıyla ben bu olan biteni, sadece kişisel olarak almıyorum aslında çalıştığım medya kuruluşunun özgür çalışma prensiplerine yönelmiş bir tehdit ve saldırı olarak da görüyorum. Söyleyeceğim bunlar. Yani benim böyle bir ortalama Türkçe bilen ve ortalama zekaya sahip her bir vatandaş, benim o konuşmamı dinlediğinde, bu maden kurbanlarına, maden şehitlerine müstehak demediğimi, tam tersine Başbakan'ın adeta bunlara müstehak dediğini anlar. Ve zaten bugün hem bana gelen, hem gazetemin internet sitesinde yer alan vatandaş yorumlarından da, bunun tamamen bu şekilde algılandığını görüyoruz. Kendi küçük dünyalarındaki, kendi hücre evlerinden başka bu sapıkça iftiraya inanan olmadığını görüyorum. Dolayısıyla bana ve bize destek veren yurttaşlara da çok teşekkür ederim. Bu arada Halk Tv'ye de yurttaş olarak teşekkür ederim."
Editör: TE Bilisim