Ekonomik krizin ayak sesleri uzaktan duyulmaya başlamıştı, şu an yanı başımızda. Bu kriz beraberinde birçok sorun getirecek dendi ve getirdi de. Kimisine şahit oluyoruz, kimisi henüz çığlık atmayı bekleyen çocuk gibi sessiz beklemede. Ne mi bu sorunlar? İnanın, sayamayacağım kadar çok, lakin bir kaçına değineceğim.

Ekonomik daralma, istihdam yetersizliği ve işsizlik ile döviz kurlarındaki dalgalanmalar en başta gelen sorunlardan. Bir yandan da bu süreçlerin iş hayatında insan psikolojisi üzerine etkilerine bakalım.

Sosyal ve ekonomik sorunlar, insanın ruh hali üzerinde olumlu ve olumsuz her zaman bir etki bırakır. Bugünkü etkisi ise tabiî ki de olumsuz. İnsan her zaman fiziksel ve ruhsal olarak dengeli bir yaşamı arzular ve bu denge bozulmaya başladığında adeta buz dağının eriyen kısmı gibi insanoğlu psikolojik olarak çöker. 

Ekonomik kriz gibi bir sürecin yarattığı sonuçlardan biri işsiz kalma kaygısıdır. İnsanlar son zamanlarda işe giderken tedirgin olarak gidiyor ne zaman işten çıkarılacağım?  Ne zaman maaşım ödenecek? Maaşlarım yatacak mı? Şu taksite girsem mi? şeklinde birçok soru akla geliyor. Bu gibi sorularla işe başlayan kişilerin gerginlikleri ve kaygılarından dolayı iş hayatında verimli olmaları da beklenmemeli. Bazılarını ise kaygıları işten çıkarılmalar olması halinde iş yükünün artması şeklinde.

İş yerlerinde yıldırma politikaları ayyuka çıkacak. Literatürde ‘’MOBBİNG’’olarak adlandırılan zorbalık ve yıldırmanın varlığı, cinsel taciz ve olumsuz liderlik stillerinin yarattığı şiddet günümüzün en öne çıkan iş stresi kaynaklarındandır. Ve bu ekonomik krizde ise mobbing işten çıkarma yöntemlerinden biri olacaktır.
Tabiî ki de iş hayatında oluşan sorunların yanında ekonomik krizin diğer etkileri ise; aile ile ilgili roller, sorumluluk ve beklentiler, bireyin kendisi ile ilgili sorunları, kariyer beklentisi, maruz kaldığı iş dışı yaşam deneyimleri, sosyalleşme olanaklarının yetersizlikleri bunlardan bazılarıdır. İş hayatındaki bahsettiğim olumsuzluklar aile içine de yansımaktadır. Ailenin geçimini sağlayan bireyin işsiz kalması aile içindeki dinamikleri de yerle bir edebilir ve aile içindeki bütünlüğün de bozulmasına sebep olabilir. 

Bu süreçte aslında kamusal destek sistemlerinin devreye sokulması gerekmektedir. Bireylerin ve ailelerin bu süreçten korunması için bir takım tedbirlerin alınması gereklidir. Tabi ki bu tedbirler en başta birey olarak bizlerde başlamalıdır. Kendi bütçe planlamamızda kriz dönemleri için birikim yapmalıyız. Tüketirken ihtiyaç ve isteklerimizi iyi belirlemeliyiz, bugün her istediğimizi alırsak yarın ihtiyacımız olan bir şeyi alamayabileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız. Ekonomik ve sosyal güvencesizlikler karşısında koruma sağlayan sosyal yardımlar, işsizlik programları, borçların yeniden yapılandırılması gibi kamu sistemlerinin yaşaması da olumsuz sonuçları azaltabilir.

İnanın, ekonomik kriz içerisinde çare aramak bile problemlere kapı aralamak demektir.

Türkiye, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar birçok krizle yüz yüze gelmiş her defasında çeşitli önlem paketleri açıklanmış olsa da halen istenilen o güçlü ekonomik seviyeye gelemediğimizi düşünmekteyim. Birçoğumuzun da hatırladığı bu paketlere kısaca değinecek olursak; Lozan Antlaşması gereği imzalanan ticaret sözleşmesi gereği Osmanlı devletinin borçlarının %62,5’ini ödemek zorunda kalmıştır.

Birinci ve İkinci 5 Yıllık Kalkınma Planları sonrasında hedeflenen büyüme rakamlarına ulaşılsa da yüksek oranlı bir devalüasyon yaparak 1 Dolar değerini 9 TL’den 14.5 TL’ye yükseltmiştir. Cumhuriyet döneminin en önemli dış ödeme kriziyle karşı karşıya kalınmış ve IMF ile stand by anlaşması imzalanmıştır.
1980 sonrası dönem, 24 Ocak Kararları gibi önemli dönemleri de örnek gösterebiliriz.

Piyasalara etkilerine değinecek olursak; döviz ile borçlanan şirketler eğer bu borçlarına karşı herhangi bir sigorta yaptırmamışlar ise borç miktarları artacak, ithal edilen malların fiyatları artacak dolayısıyla Türkiye’de üretilen malların da fiyatları artacak.

Bununla birlikte faiz oranları artıyor, ayrıca döviz cinsinden borçluluğumuz yüksek seviyelerde. Bu dalgalanmalar birçok sektörü etkileyeceği gibi en çok inşaat ve enerji sektörünü olumsuz etkileyeceğini düşünmekteyim. Bununla birlikte kur artışından olumlu etkilenecek sektörlerimiz Turizm İhracat yapılan alanlar ve döviz kazanan sektörlerimiz olacaktır.

Uzun zamandan beri temelini yüksek enflasyonun oluşturduğu ekonomik krizlerin doğru önlemlerin alınması, bu önlemlerin tutarlı bir biçimde uygulanması ve piyasalara yapılacak bir güven telkini halinde başarı elde edilebileceği görüşündeyim.